Sayfalar

30 Aralık 2014 Salı

Ahanda şuraya yazıyorum, yaparım

Aslında yazmam gereken iki önemli konu var.Biri,hani şu son yazımda bahsettiğim seminerle ilgili.Diğeriyse o yazıya aldığım tepkilerle ilgili.Bakmayın kimsenin yorum yapmadığına,vallahi okunuyor blog.

Bunları da buraya unutmayayım diye not aldıktan sonra....Gelelim bugünün konusuna.Çok süprizli, hiç beklenmedik bir konu ile karşınızdayım; konumuz yılbaşı kararları!!!!

Bir çok insan ve her Türk kadını gibi ben de yeni yıla elbette ki bir takım kararlar eşiliğinde giriyorum:
1-
Bkz. sol taraf.
Bir karar gibi görünmüyor olabilir ama bir arkadaş fazla parantezi içinde hepsini özetlemiş, paylaşmış.Bize de kullanmak düşer.Ama tabi bunları gerçekleştirmek için bir yol haritası çizilmeli.Kolay mı o fazla kiloyu atmak?Değil.Hoop burdan konumuz diet ve spora bağlandı mı?Hayır, bağlanmadı.Bakınız, yeni öğrendiğim zihin gücüyle kilo verme yöntemine göre olay beynimizde bitiyormuş arkadaşlar.Mesela oturdun öküz gibi iki tabak tereyağlı mantıyı gece gece indirdin mideye, ne oldu?Taş gibi oturdu, yattın uzandın hemen, oldu mu sana yat geber yemeği?Olmadı.Hemen oracıkta diyeceksin ki "mantıda kalori yok,kalori benim beynimde".Burada işin özü inanmak,inanarak söylersen beyin gücünle bütün kalorileri yakıyorsun.

Gülmeyin, yukarıda anlattığım yöntem her türlü faydalı arkadaşlar.Bi kere, eğer başarabilirseniz, etrafınızdaki fazla insanlar zaten hasetlerinden sizinle görüşmek istemeyecekler.Yok,başaramadınız diyelim, bu saçmalığı inanarak etrafınızdan yok olmasını isteyen insanlara yeterince anlatırsanız zaten delirdi bu deyip yanınızdan yörenizden kendiliklerinden ayrılacaklar.Öte yandan,başarılı olursanız, kilo vermek için spora gitmeliyim, onu da haftada 2 gün mü yapsam, hangi günler ne yapsam gibi gereksiz plan yapmaktan da kurtuluyorsunuz, böylece 3. kalemi de gerçekleştirmiş olduk.E zihin gücüyle zayıflamayı başarırsanız zaten bir hayaliniz gerçek oluyor, böylece bir sabah uyandığında parayı koyacak yer bulamıyor olmak, canının sıkıldığında bi koşu Mars'a gidip gelmek,tek ayakla seke seke Everest'e tırmanmak gibi makul hayallerinize yer açılıyor.İlk 4 maddeyi başarıyla uyguladığımızda zaten kendiliğinden gereksiz hırslarından arınmış oluyorsun, çünkü daha da Allah'tan belanı mı istiyorsun derler adama.Demek ki neymiş, olay zihin gücüyle kilo vermekten geçiyormuş.Zihinsel kapasiteme göz ucuyla bakmam bile bu hedefi son derece kolay gerçekleştireceğimi anlamama yetti,rahatım.

2-Mutlu olmak istiyorum.Evet,çok basit bi şekilde 2015ten isteğim bu.Tamam, yukarıdakileri gerçekleştirince mutlu olacağım iddia edilmiş, kısmen doğru da olabilir ama sanki yetmezmiş gibi geliyor.Çocuğun doğumgününde benim de depresyonumun 3. yılını törenlerle kutladık, ay ben bezdim kendimden, çevremdekiler niye bezmesin?
(bkz.son 3 yıldır içinde bulunduğum temsili ruh halim)

Yeminle kendimden yıldım.Ya ben eskiden ne geyiğin dibi bi insandım, kendim söyler kendim gülerdim.Son yıllarda baya Statler ve Waldorf gibiyim (şu muppet show'da balkonda oturup herşeye söylenen yaşlı amca karakterleri) (evet,tabi ki gugılladım, ne bileyim adamların isimlerini)Evet, yazım hatası falan yok, tek başına o iki amca gibiyim,huysuzlanmak için kimseye ihtiyacım yok.Nur Yerlitaş capslerini ortalığa yayıp duran insanlar belli ki beni hiç görmediler, kadın en azından bişey görmüş de ağız burun kıvırmış, benim surat bi kaç sene önce o "ne biçim" ifadesini aldı ve öyle kaldı.Kurtulmam lazım.Nasıl kurtulacağımın çözümünü pek bulamadım henüz.Kendimi ya yogaya ya ahşap boyamaya vereyim diyorum ki bunlar hep ortayaş sendromuna girmiş,kendini nereye vuracağını şaşırmış kadın alametleri, o yüzden vazgeçiyorum.Bana şöyle genç işi bi kendimi mutlu etme yolu lazım.Önerilere açığım.Böyle söyleyince de insanın aklından türlü türlü şeyler geçiyor, töbeler olsun,makul ve mantıklı önerilere diyelim.

3-Aşırı gezme kararındayım bi de bu sene.Atıcam çocuğu sırtıma, küçük haftasonu gezileri olsun,büyük Avrupa turu olsun, dingil gibi gezicem abicim, tutabilene aşkolsun.Yediğim içtiğim bana kalıcak, gezdiğimi gördüğümü de yazıcam bi de.Madem ki Atlas dergisinde yazar olamıyorum, ben de işimin kadını, gezi blogumun yazarı olurum, ne var?Boşa para harcamak yok bu sene, varımız yoğumuz gezmeye tozmaya kanalize olsun allam yarabbim.Bi de bol bol masaja gidicem,zira 16 kg bi çocuğu sırtına atıp dingil gibi gezince mutlaka gerekicek.

Gördüğünüz gibi kararlarım son derece basit, net ve uygulanabilir kararlar.3 ay sonra durum değerlendirmesi yapıp sonuçları da yazıcam, belki bu şekilde ay rezil olmıyım falan diye daha bi kararlı olurum.Ay kendim bile inanmadım,yapamazsam yalan sölerim olur biter:P

Velhasıl, sizin de hayalleriniz, dilekleriniz,kararlarınız falan hep gerçek olsun, mutluluk, sağlık, dünya barışı olsun sevgili arkadaşlarım.Bi de hükümet düşsün.Ay tutuklarlar mıymış bi de beni bu sene mutlu olucam falan derken?Şaka yaptım yeaaaa,o kadar da ciddiye almayın beni, hadi cümleten hepi niv yiır!

8 Aralık 2014 Pazartesi

Göbeğimle Sev Beni

Son zamanlarda farklı mecralarda muhtelif erkekler tarafından öğretilmiş gibi 'Türk kadını kendini hiç geliştirmiyor' lafını duyar oldum,hap niyetine mi alıyorlar nedir.Bugünkü yazımda bu kalıp cümleyi sosyolojik olarak değerlendirmek istiyorum izninizle.

Şimdi bi kere,Türk kadını olarak ailelerimiz tarafından 'eyyyy sevgili kızım,birinci vazifen,okulunu bitirip çalışmaya başladıktan sonra evlenip çocuk doğurmaktır.Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur' cümlesi bilinçaltına kazınarak yetiştirilmiş bir güruhuz.Napıyoruz?Okullar bitince,ve hatta kimimiz bitmeden,bu kutsal öğretiyle evlenecek erkek peşine düşüyoruz.(+90 doğumluları tenzih ediyorum,onlar bizden akıllı)Sonuç;genç yaşta işimiz var,kocamız var,çocuğumuz var,herkes mutlu.İşten eve koşup çocuğumuza bakmalı,yemekli ütülü temizlikli mutlu bir hayatımız var.Ama bize de arada bir geliyor,tamam mevcudiyetimizin yegane temelini gerçekleştirdik ama,acaba üstüne bir taş daha koysak fena mı olur,neden en son 22 yaşında bişeyler öğrendik,biraz kendimizi geliştirmek,işimizde daha iyi olmak için bişeyler mi yapsak diyoruz...Gerçi hemen kafalarda koca/çocuk/evin düzeni/ütü/yemek vs vs gibi üstümüze yapıştırılan sorumluluklar beliriyor ama hadi diyoruz ya....Bi gayret...Gidiyoruz bi eğitime,seminere falan...Sonra geliyor Türk kadınının kendini geliştirmemesinden muzdarip bir aşırı gelişmiş beyimiz ve diyor ki;

A:Çocuğunuz var demek,kim bakıyor şimdi ona?(bu soruyu sorduğuna göre belli ki çocuklu)
K:Babası bakıyor 
A:Ooo ne kadar şanslısınız
K:Sebep?
A:Siz yokken çocuğunuza bakıyor
K:0€|><~€\<|%{*}%}^|!

Hayır,çünkü o çocuk sadece benim,fotosentezle yaptım ben onu,saksıda büyüttüm,suyunu verdim,güneşe koydum,kolu bacağı çıktı.Ne kadar şanslıyım ki kocam da madem eğitime gidicen,koy çocuğu saksısına da öyle git demiyor,sevabına bakıyor.Tepkiye baksan,babası astronot,benim yokluğumda aldı çocuğu Mars'a gitti dedim zannedersin,öyle bi gözü yerinden çıkmak.

Farklı bir durumda erkekler arasındaki konuşmaları ele alalım:

E1:abi geçen haftasonu senin hanım yokmuş,naptın,kayınvalideye mi kitledin oğlanı?
E2:(gururla) ehe eheheheee yok abi ben baktım.
E1E3 E4 koro:Vay abi nası baktın ya çok zor olmadı mı?Senin hanım da çok şanslı,nası baktın abi nası yaptın ya ben olsam hayatta bla bla bla(sonrası türlü zırvalık)

E1 E3 ve E4dün nezdinde erkek kısmının %95ine sesleniyorum:birbirimize dürüst olalım,adam beyin ameliyatı yapmadı.Atomu da parçalamadı.Altı üstü çocuk baktı lan, çocuk,yemeği hazırlanmış,kıyafetleri hazırlanmış,acil durumlar için ilaçları sıralanmış,kendi öz evladına baktı!Hayvan!Neyin goygoyunu yapıyosun?

Bu E1 E3 E4 kişileri 15 yaşındayken yemek yediği tabağı lavaboya koyduğu için 'aman da benim becerikli oğlum,nasıl da yardım edermiş annesine'diye pohpohlanmış insanlar arkadaşlar.Çünkü bizim jenerasyonun anneleri böyleydi hakkaten,adamlara da çok suç bulmamak lazım.E bu halde yetişen adam da diyor ki; vaaaaaay sen çocuğuna mı baktın.karşısındaki de övünerek cevap veriyor;baktım tabi.Biri bana bunu söylese,derim ki,abicim,embesil miyim ben,bi çocuğun neyine bakamıycam,neyin dehşetini yaşıyorsun sen?Üstelik,beyler,şunu kabul edelim,çocuk dediğiniz şey (bebeklik ve anneye bağımlı olma zamanlarını çıkarıyorum)bakıma muhtaç olan,kendi yemeğini dökmeden yiyemeyen,sürekli televizyon izlemek isteyen,iletişim konusunda sıkıntıları olan küçük insanlardır.yani sizden tek farkı,daha küçük olanların popolarını temizleyememeleri,Şimdi sen buna neden bakamıycaksın ki,zaten aynısınız!

Dolayısıyla,doğrudur,Türk kadını kendini geliştiremiyor arkadaşlar.Zira bu konuda eleştirisi olan çok gelişmiş arkadaşlarımız bile  'a-aaaa sen buradayken çocuğun babasıyla mı kalıyor cık cık cık' derken, ve hatta kendi annemiz bile zaman zaman "ama kızım yani nerden çıktı şimdi bu eğitim işleri,oğlanı bana bıraksaydın bari" tarzında tatlı bi mahalle baskısı uygularken o iş olmuyor işte.Yine de zor şartlara rağmen kendimizi hiç geliştirmiyor değiliz.Mevcut ileri düşünceli erkeklerimiz sayesinde iş-ev-çocuk üçgeninde,başka hiç birşey yapmaya fırsatımız olmadığı için götümüzü göbeğimizi gayet güzel geliştiriyoruz,buyur arkadaşım,hadi gel,bunu da eleştir.





17 Eylül 2014 Çarşamba

Siz bi de beni 40ta görün



Yas 35 yolun yarısı di mi?Eh,Türk insanının ortalamasına bakarsanız teoride öyle.Keza ben de 35 olduğumda aman ne kendimi kahrettim ne kahrettim.Zaten çocuk daha 1 yaşında,insanlıktan çıkmışım,halihazırda kendimi zombi gibi hissediyorum,bir de 35 gerçeği şlak diye vurunca nevrim döndü.Kimse lohusayken 35 olmamalı,söyliyim size.Şimdi çıkıp da 1 yaşında çocukla lohusa olunur mu falan diye gevelemeyin,doğum sonrası hormonların olsun,fiziksel yapının olsun,aklın fikrin olsun yerine gelmesi 3 yıl sürüyormuş,delirince araştırdım,bilimsel verilere dayanarak konuşuyorum burda! Neyse,dağıtmayalım,konumuz bu değil.


İşte ben çok üzüldüm falan filan,zaten akıl başta değil,neye üzüleceğimi şaşırmışım,çizgi film izlerken ağlıyorum (pepee den bahsediyorum.pepee izlerken ağlamak...gerçi akil kafayla da insanın sinirden ağlayası geliyor,çoluk çocuk sahipleri anlar) bi de üstüne 35 oldum laynnn,daha hiçbir şey yaşayamadan ölcem galiba diye paniğe kapıldım.Hahaaay,ayol meğer ne saçmaymış!Doğumdan 3 yıl geçti,benim de aklım başıma biraz geldi ya,e ben pek sevdim yahu bu +35i.Bi kere insan -30 ken ne gerizekalı olduğunu anlıyo,sonra ne istediğini daha bi biliyosun,ona göre davranıyosun falan.Şimdi düşününce -30 da pek salakmışım yazık,kimse de söylememiş.Üstelik de fiziksel olarak arada bi fark yok,daha akıllı olmam da cabası:)

Mesela;


-Ya kıza da(iş arkadaşı olsun)çok sert çıktım;

# -30 ben:Öfff ne gerek vardı şimdi ya,alttan almayı da bilmem,surat yaparsa falan 3 5 gün,bi sürü sorun çıkacak şimdi bu yüzden amaaan geril de geril

# +35 ben:Eeeah haketti,herkes haddini bilsin abicim.bi dahaki problemde daha sakin olurum, öpsün de başına koysun


-Saçma bi yerde arabayla kaldım,trafik kilitlendi benim yüzümden,yola da çıkamıyorum;

# -30 ben:Hay allam ne küfrediyolardır şimdi,bir an önce çıkmam lazım ama çok araba geliyo allam biri beni kurtarsın

# +35 ben:Hazır çıkamıyorum,rujumu tazeliyeyim bari.O korna da sana girsin


-Öfff bu yaptığımdan da koca/sevgili hiç hoşlanmıycak şimdi

# -30 ben:Şimdi bi sürü gereksiz gerginlik,neymiş saat 12 yi biraz geçmiş,bi sürü surat falan,nasıl affettirsem kendimi?Yarın güzel bi yemek yapayım,ya da yok yok dışarı yemeğe gidelim

# +35 ben: Külkedisi miyim ya alla allaaaaa


- Öf gene çok içtik dün gece

# -30 ben:Hay Allah ya çok saçmalamadım işallah,amaaan,bok vardı o kadar içicek :(

# +35 ben:Bünyenin bi dağıtmaya,bi rahatlamaya ihtiyacı varmış demek,sefam olsun,ağzıma sağlık

Diyeceğim o ki,başta biraz soğuk ama girince alışıyosun.Boy burası boy,gelin,çekinmeyin.


15 Ağustos 2014 Cuma

Aynı bokun laciverti

Kent Hastanesi'nden sesleniyorum bugün de;vakit geçmek bilmezken iki satır çiziktireyim dedim.

Benim babaya 1 ay tatil yaramadı, herkes dinlenmiş mutlu huzurlu dönerken bizimki kalktı,2 kat döndü,baya virgül formatında bir babaya kavuştum.Zaten var olan fıtık tam dönerayak zörtlemiş,adamcağızı bırak ayakta durmayı,düz duramayacak hale getirmiş.10 gün kadar kıvrık gezdikten sonra 2 gün önce ameliyata girdi.Tabi önce MR lar çekildi bilmemne, neymiş nokta atış yapılacakmış da o sayede herşey ayna gibi karşılarında olacakmış.MR sonrası dr. umuz geldi pür neşe,nasıl bir aydınlanmış, artık biliyoruz herşeyi,iyi ki çekmişiz de efendim düşündüğümüzden daha fazla ıvır zıvır şey varmış içerde, şimdi hoop hepsini temizliycez, püripak çıkacak ameliyattan ama biraz uzun sürecek falan filan.

Neyse, velhasıl, ameliyat bitti,bizim şen doktor gelip çok iyi geçtiğini bildirdi,bütün acılar artık son buldular,2 güne kalmaz koşarlar artık neler neler.Arkadan babam geldi, babam koşuyor hakkaten ama narkozun etkisiyle,yattığı yerde!Ne etkili,ne geçmek bilmez narkozmuş arkadaş, adam sanki yoksunluk krizinde (valla sadece filmlerden biliyorum, karşıyız ve de işimiz olmaz)ne tepinmek ne tepinmek, 4 saat yattığı yerde tepindi durdu.Biz tabi pür telaş aile,koş o hemşireye, bu adama bişey yapın,koş nöbetçi dr.a, bakın valla yırtacak dikişlerini diye kafası kesik tavuklar gibi dolanıyoruz,en son nöbetçi dr.dan "amcanın bişeyi yok,sinirsel oluyor bunlar,o sabaha kadar da dayanır böyle ama size bi sakinleştirici yapalım isterseniz" diye yedik fırçayı,pıstık,döndük odaya.Tabi güç ellerinde ya,istedikleri gibi boru öttürüyolar, senin baban diil orda kıvrım kıvrım yatan,ruhsuz karı!

Öyle böyle derken bir ameliyat sürecini daha başarıyla atlattık, bugün artık taburcu olacak...derken....derkeeeeeen işte türk milletinin ..kinin ucuyla iş yapma adeti yine değişmedi.Cerrah da olsa bazı şeyler değişmiyo demek ki;babanın bacak yine ağrıyo.Ha diyeceksiniz ki yani bi zahmet adam daha yeni ameliyat oldu ağrır tabi.Ben şahsen dedim,e ama yuh yani baba,o kadar da olsun di mi vırvır zırzır bi sürü şey dedim.Ama dr. demedi, o dedi ki,önemli bişey değildir,ödemdir ya da ameliyat ağrısıdır ama biz yine bi MR çekelim.Hadeeeeeee.Neyse, biz çok eminiz tabi bişey yok, hadi şu MR ı çektir de gidelim tadındayız, hatta annem, hazır burdayken şu buzdolabındakileri de at arabaya bari de bi parti eşya taşınmış olsun falan dedi.(evet,annem bir türk kadını olarak 2 gece kaldığı hastanede dolabı doldurdu, misafir gelirmiş!hatta az önce geldiğimde dolapta muhallebi var falan dedi ya yuh!iş yarın zeytinyağlı fasulyeye bağlanacak korkarım.)Hebele hübele dedik,ben olayı önemsemezce eh ben artık işe gideyim dedim çıktım gittim derken derken öğlen bir haber;tekrar ameliyata alıcaklarmış,bacak ağrısına sebep olan başka bir yerde bi sinir sıkışması varmış,bilmemneyin arkasına saklanmış o yüzden görememişler falan filan.Abicim ilk MR a da sen bakmadın mı?Baktıysan nerenle baktın?Sempatik sempatik gülme len şen şüküfe,2. ameliyattan bahsediyoruz burda!Diyemiyosun tabi,gerçi ben orda olmadığım için de diyemedim,ama işte bizzat gördüğümde de diyemedim,demek ki denmiyor,o yüzden burdan böyle çemkiriyorum.Sonra hasta yakını doktor dövdü diye 3.sayfaya haber oluyo insanlar, ama sor bi bakalım,niye dövdü?İşte ...kinin ucuyla iş yapma adeti meslek tanımıyor arkadaş,ustası da aynı cerrahı da;çok çok aynı bokun laciverti.

Bizim şen yarım saat önce yine geldi,ameliyat şöyle iyi geçmiş böyle bilmemneymiş, aman o sinir midir neyse artık çok da anlamıyorum,tee nerelere kadar uzanmış.Peki o ordan oraya uzanırken sen ilk ameliyatta napıyodun hocam,yanına mı uzandın?Diyemedim tabi,diyemedim işte burdan diyorum.Bak yarım saat oldu,hala getirmediler,burda bekleyen var mı yok mu kimsenin umrunda değil,sen anca sırıt!Bi de anlatıyo utanmadan,babamın kemikler çok sağlammış da kazırken parmağı bakın nasıl kızarmış.Ayyyy,kıyamazlar sana,uf olmuş,öpeyim geçsin.Hadi ordan salak,maymun götünü görmüş yara sanmış.Da diyemedim elbette.

Bu arada,yukarıdaki satırların sonunda baba geldi,yazı kesildi.Sağ salim geldi çok şükür,narkoz delirmesi de olmadı bu defa.Sakin sakin oturup geçen seferki halini kameraya almadığımız için pişman olduk.Şimdi gerginlik içinde taburcu olmayı bekliyoruz, hatta dr.gelmeden kaçalım dedim ben.Valla şuraya yazıyorum,gelip de ay şurda bi minik bişi unutmuşuz, hemen bi kesip çıkıcaz derse olacaklardan sorumlu değilim.




17 Nisan 2014 Perşembe

Bağzı Parlak Fikirler

Direk giricem konuya.Hani bazen diyorum ya,anca sosyal medyalarda vırvır yapmayı biliyoruz, aktivist değiliz falan filan diye(belki burda dememiş olabilirim ama çeşitli mecralarda en azından kendi adıma diyorum) işte bugün de aktivist olmaya karar verdim.Bi kere toplumun aşırı derece yararına olacağını inandığım muhteşem fikirlerim var.Yalnız nasıl aktivist olucam bilmiyorum, fikirlerimi uygulamaya koyabileceğim uygun bi dernek falan bişi olsa valla kaldırıcam kendimi bişiler yapıcam.Ben uygun merciyi bilmediğimden muhteşem fikirlerimi buraya yazayım da ilgili arkadaşlar bana burdan ulaşsın bari dedim (tembelliğim ortaya çıkmamıştır umarım)

1-Özellikle İzmir için Nisan-Haziran ayları arasında esnek çalışma saati uygulamasını öneriyorum ve şehrimize ciddi katkı sağlayacağını düşünüyorum.En verimli,sabahtan akşama kadar gezip tüketim yapılacak bir mevsimde ofislere tıkılmamızın İzmir ekonomisini çok olumsuz etkilediği kanaatindeyim.Bu mevsimde günde seçeceğimiz 2 saat çalışmak yeterli olur bence,kaldı ki,bahar yorgunluğu illetine zaten günde 2 bilemedin 3 saatten fazla çalışmıyoruz,en azında bu şekilde ofislerde elektrik tasarrufu sağlanır, fabrikalar boşuna öğlen yemeği vermez falan,win win abicim.Aziz Başkan'la olsun Ticaret ve Sanayi Odalarıyla olsun bu konuda görüşebilecek bir dernek bir sivil toplum örgütü falan varsa beni de aranıza alın, ikna konusunda çok faydalı olabilirim.

2-Yakın arkadaşlarıma yıllardır anlattığım,yıllarca faşitlikle suçlanmama sebep olan,değeri ancak son zamanlarda anlaşılan bir muhteşem fikrim daha var.Önce bi ada alıyoruz,mevcut bi adayı da boşaltabiliriz,ama büyük olmalı. Kıbrıs falan uygun mesela ama Rum kesimini de almak lazım ki o iş yaş anlaşılan.Neyse buluruz nasıl olsa adayı.Zekası belli bi düzeyin altında olan herkesi o adaya atıyoruz arkadaşlar, ki kotayı çok düşük tutma taraftarı değilim, 110un altını direk gönderelim derim.Hem memleket bi açılsın bi ferahlasın, çok kalabalık olduk.Dediğim gibi,bu fikrim yüzünden beni yıllarca kınadılar ama nesi kötü bu fikrin allaşkına,dövdük mü öldürdük mü,toprak da veriyoruz işte,kendi aralarında mutlu mutlu yaşasınlar üresinler, kimse birbirini rahatsız etmesin işte,mis!Bakınız bir önceki nesilin zeka seviyesi düşük erkeklerinden olma çocuklar seçme seçilme yaşına gelince hepimiz mağdur olduk.En azından kendi çocuklarımızı kurtaralım.Bunu bi düşünün.Yalnız mantıklı düşününce Kıbrıs biraz sıkışık olabilir,Madagaskar falan olabilir belki.Hem yeterince uzak,geri de gelemezler.Konuyla ilgilenebilecek her türlü derneğin eylemlerine katılırım.Bana ulaşın.

3-Bakınız,yukarıdaki IQ yu karşılamak önemli ama tek kriter değil.Misal,IQ 130 ama gidip kaldırımın rampasına park ediyor, ya da yere tükürüyor,ya da çocuk parkında sigara içiyor;zeki ama sığır.E Allah da onun belasını versin.3e kadar sayarım,verdi verdi,vermedi,bzzzzt ben vericem.Hoop,ada.Neymiş, EQ da önemli.Bazı düşüncesiz şahsiyetleri insana dönüştürmeyi  hedefleyen ve bu konuda çalışmalar yapan bir dernek varsa katılırım.Herşey çocuğuma daha iyi bir gelecek sağlamak için,yoksa ben bebek arabasıyla o kaldırımlarda perişan oluyorum, tepkimi göstermek için lastik patlatmak zorunda kalıyorum falan değil; tamamen gelecek nesiller için.

Muhteşem fikirlerimi kimse çalmasın diye burda hepsini yazmıyorum.Ama konsept olarak 3 aşağı 5 yukarı bazı şeyleri anlamış olmalısınız.Gelen talepleri üyelerinin sosyalliklerine göre değerlendireceğimi de belirteyim,mesela dernek üyeleri bir araya geldi,gerekli aktiviteleri falan da yaptılar,çalıştılar,güzel,sonra?Haydi hep birlikte şuraya buraya gidelim deniyor mu,deniyorsa o şuralar buralar nereler mesela?Beni kandırmaya çalışmamanız için tercihimin ne olduğunu söylemiycem ki doğru seçimler yapabileyim.Kabul sürecinde örnek fikirleri de dinlemem gerekiyor elbette, bana ne kadar yakın bir dernek bir stk olduğunu anlamam açısından çok önemli.Artık şundan eminim ki Türkiye'nin,hadi belki çok iddalı oldu ama en azından İzmir'in kesinlikle benim fikirlerime ihtiyacı var.Kazananı bir sonraki yazımda sebepleriyle birlikte açıklıycam arkadaşlar, hiç merak etmeyinn.Güzel günler çok yakında.


31 Mart 2014 Pazartesi

Seçim sonuçlarının ardından B planını açıklıyorum

Sevgili günlük;
31 Mart itibarı ile milletçe tutmuş olduğumuz nefeslerimizi bıraktık sonunda,gerçi kimi yerlerde hala seçim sonuçları netleşmedi ama...Bi de sevgili başbakanımız 5 çocuk diyo hala,o kadar seçmen olsa minimum 2 hafta sürerdi heralde net sonuçların açıklanması.Halbuki neden ısrar ediyorsun di mi,senin seçmenin zaten Allah ne verdiyse ürüyo,bi de biz üresek çalınacak bir sürü oy,önceden damgalanıp hazırlanacak bir sürü oy pusulası falan ohoooo...Hiç yoktan bir sürü iş.Bırak biz üremeyelim,böyle giderse çok değil,bir nesil sonra memleketin %80 i senin seçmeninden ibaret olucak zaten,azıcık sabır.Gerçi tabi şu da olabilir,bu adamın seçmenlerinin bir çoğu inkar edilemeyecek bir şekilde cahil (hakaret olarak algılamayalım rica edicem,memlekette okumamış insanların bir çoğu AKP ye oy verirken daha kibar bir söylem bulamıyorum.çok isterseniz 'şartlar sebebiyle okuyamamış toplum'diyelim ama çok uzun olacak) işi yok,parası yok,e oy çalmak olsun,evde pusulaya kaşe basıp hazırlamak olsun,bunlar hep istihdam.Gerçi artık okumamış insanımız yok biliyorsunuz,kıyamet gibi üniversitemiz var,sınava girip 5 soru çözsen en kötü 2 yıllık bi okul kazanıyorsun.Ha bunun sonunda mezun oluyorsun da matah bir iş mi buluyorsun?Hayır.Ama şu an bu kadar komplike düşünmeye gerek yok değil mi arkadaşlar,adam üniversite kurdu mu kurdu.Lafa değil icraate bakıyoruz.

Akgezerler icraate bakadursun,bizim artık b planı yapmamızın zamanı geldi kanımca.Bu konuyla ilgili bazı nacizane önerilerim olacak:

1-Hepimiz akgezerler gibi davranıcaz arkadaşlar.Malum,bunlar çok iyi örgütleniyor,şuursuzluk sebebiyle her türlü zor şarta da alışkınlar.Evlerimize,iş yerlerimize gelip de icraat anlatmak isteyenleri,kadın kollarını vs kovalamıyoruz.Son seçimden sonra gerçekleri görmüş,bir anda aydınlanmış gibi davranıyoruz.Kömürlerini falan kabul edin,gurur yapmayın.Sonra gider onları yardıma muhtaç birilerine veririz,üstelik de sadece bu yüzden AKP ye oy veriyorsa içerden oy çalarız,hem de artık herkesin desteğini arkalarına aldıklarını düşünmelerini sağlayıp rehavete kapılmalarına sebep oluruz.
2-Seçimlerden sonra bir anda aydınlanıp AKP li olmuş gibi davranmak çok önemli.Muhalif söylemler,paylaşımlar yok.Bi süre dışarlarda en fazla çay,kahve içip (sigara da yok,başbakanımız sevmiyo) evlerde eğlenicez.Sokakta içki zihhar yok!Biliyorum,önümüz yaz,zor, ama sıkın dişinizi
3-Öyle yerli yersiz eylemler,itirazlar,gösteriler falan yok.Başbakanımız ne derse doğrudur.

Bunların sonucunda ne olacak?Şimdi, biliyorsunuz,kendisi kavgacı bi kişilik,bokuyla kavgalı.Biz dişimizi sıkıp bi süre ses çıkarmazsak önce eskileri ısıtıp ısıtıp koyacak önümüze, ki bu baya zaman alır,Adnan Menderes bile hortladı sayesinde.Ama yeterli bi süre sabredebilirsek,kavga etmeden duracak değil ya?Ya komşu ülkelere savaş açar (yapıldı,check),ya kendi seçmenlerine sarar,ki bize yarar,ya da kendini yemekten ölür ki tadından yenmez.

Görüyorsunuz,sabrın sonu selamet arkadaşlar,hadi göreyim sizi.

27 Mart 2014 Perşembe

Sıradaki Kapanacak Siteyi Açıklıyorum

Yine boşverdik buraları,memleket meselelerine daldık.Milletçe politikaya atıldık adeta,Türkiye;en azından ben kendimi bildim bileli;hiçbir seçim döneminde,hele hele yerel seçimlerde bu kadar siyasi olmamıştı herhalde.Geçenlerde İzban'da karşımda kimbilir hangi günden gelip hangi güne koşan,3 tanesi başörtülü olmak üzere, 50-60 civarı 4 teyze (teyze derken köylü teyzelerden bahsediyorum) twitter yasaklarıyla ilgili konuşuyordu."Uooh gapadmış da eyyi edmiş" diyordu teyzenin biri.Gerçi bir diğeri "niyeöö?" diye sorunca "dorunlaa morunlaa hep ellerndeki delefonlaaa bagıyola ööle" diye takdirinin sebebini açıkladı ama olsun, en azından kendi kişisel mantığı var teyzenin, en azından "kapattı ama yol yaptı" ya da "kemal kılıçdaroğlu olsa onu da kapatamazdı" gibi ordan burdan toplama cümleler kurmaktan daha mantıklı kanımca.

Boşlayıp boşlayıp şimdi yazma sebebime gelecek olursak, twitter hala kapalı(çatır çatır ötüşüyoruz ama çaktırmayın), son patlayan "türkiye'yi suriye ile savaşa nasıl sokarız" kaydından sonra, youtube'un da kapatılacağı haberi de an itibarı ile gelmiş durumda.Ne kadar gerçektir bilemiyorum tabi,zira memlekette artık neyin gerçek neyin doğru olduğunu ayırt etmek mümkün değil,sosyal medyada paylaşımlar uçtu gitti.Youtube giderse facebook'un da hatırı kalmaz,usul usul onu da kapatıp sonra da çöpçatan sitelerine el atarlar diye düşünüyorum.Hatta canımız anne çocuk sitemiz nurturia mızı da kapatırlar mı diye endişlenemiyor değiliz site sakinleri olarak, ki bence kesin kapatırlar, bi sürü akp karşıtı var,tebiyesizce birbirimizle rte ve şükerasının rezilliklerini paylaşıyoruz.Gerçi destekleyen şeyler de var (şey dedim çünkü bu saatten sonra artık bunların destekçilerine insan desen olmaaaz,hayvan desen olmaaaaz,ne desem olamadı anlayacağınız)ama onlar zaten beynen çok önceden kapandıkları için sitelerin kapatılması internetin kapatılması falan bişey ifade etmiyor,yaş 2 civarlarında falan şalterleri kapatıp zihnen stanby a almışlar kendilerini.Interneti hepten kapatmadan önce bloglara da el atarlar diye düşünüyorum.Nacizane iki yazımı okusalar benim blogu zaten füzeyle kapatırlar,o yüzden son son iki satır yazayım dedim.

1 saat içinde her an her şeyin olabileceği bir memlekette yaşıyoruz artık; hakkınızı helal edin hanımlar beyler.

6 Şubat 2014 Perşembe

Bir spa'nın kırk yıl hatırı vardır

Bugün size çok bilimsel bir konudan bahsetmek istiyorum.

Bir çoğunuz biliyorsunuzdur, araştırmalara göre erkeklerin eşlerini en fazla aldattığı zamanlar;
1-Kadınların hamilelik dönemi
2-Çocuğun küçük olduğu dönem (3 yaşa kadar olduğunu bütün iyi niyetimle umuyorum)
Olarak literatüre geçmiş.

Şimdi,1 numarayı iyi kötü anlıyorum, çocuk olmadan önce de anlardım.Her ne kadar seks yasak olmasa da tuhaf bir dönem,aman işte kutsal annelik falan,e sonrasında zaten patates gibi olmuş,çekicilikten son derece uzaklaşmış bir kadın filan derken derken adam kısmı atıyor kendini maceranın kollarına.Anlıyorum derken,bu konuda bir yanlış anlaşma olmasın,hamile karısını aldatan adamın allah belasını versin,net!Gördüğü yerde hadım edilesi.

2 numarayıysa yeni yeni anlamaya başladım(neyse ki henüz tecrübeyle sabit değil)Hatta açık bir şekilde söyliyim,daha dün anladım.

Her sabah olduğu gibi otobüse yetişmek için koşuyorum ki vapura geç kalmıyım.O arada da klasik olarak sabah içtiması için kocayı aradım.Koca kişisi sabah erken kalkıp spora giden,sonra da mis gibi duşunu alıp arabasına atlayıp temiz temiz işine giden,e bütün bu zahmetlerin sonunda çok yorulup gece Deniz'in arkasından (21:30da)  yatıp uyuyan bir insan olduğundan pek görüşemiyoruz, haftaiçi daha ziyade telefon arkadaşlığı bizimki.Çok yoruluyor yazık,napsın.

Uzatmıyım, dün sabahki telefon konuşmamızı anlatıyorum.

Ben:Günaydın başkan,Deniz'in sabah 7 uyanışında yoktun gene, spora mı gittin?

Koca: Günaydın.Spora gittim de koşmadım hiç bu sabah,2 tur yüzüp sonra jakuziye girdim.Oooh valla,sabah jakuziye girince de hakkaten şu spor salonuna verdiğimiz paranın değdiğini anlıyorum.Sen naptın?

Ben:Napıcam işte,Deniz 7de bi uyandı,neyse tekrar yattı ama uyumadı,arıza da çıkarmadı gerçi.Evden çıkmadan aldım artık yataktan,çişi üstüne çıkmış,üstü başı batmış falan işte temizledin ettin derken ancak evden çıkabildim.Durağa koşuyorum,otobüs gecikmezse vapuru yakalıycam işallah.

K:İyi hadi madem kolay gelsin

Sana da mana da derken kapattık telefonu ve işte o anda dank etti.İşte bu adam kısmı çocuklar küçükken karılarını bu yüzden aldatıyorlar arkadaş, şu dialoglarda hiçbir acaiplik görmediniz mi?Görmediyseniz kapatıp çıkın bu blogu zaten,benim kalemim değilsiniz belli ki.Görenlerle devam edelim; hayatlar farklı arkadaşlar.Güne jakuziye girerek başlayan bir insan güne çiş/kaka temizleyerek başlayan bir insanla ne konuşur?Çocuk hariç ne gibi bir ortak noktaları kalmış olabilir?İşte bir süre sonra adamların evden uzaklaşmasının sebebi bu sevgili okur.Misal,hanginiz,ne kadar iyi insan olursa olsun,evinize yıllardır temizliğe gelen bilmemkim ablanızla telefonlaşır,akşamları birlikte yemeğe çıkar,alışverişe gidersiniz?Hadi yılların yüzü suyu hürmetine iki hoşbeş yaparız, tamam, ama onlar da "senin çocuk naptı aman benimki böyle"den öteye geçmez,ortak noktanız yok çünkü.İşte küçük çocuklu karı-koca ilişkisi budur arkadaşlar.İtiraf edin,hanginiz hayatında sürekli zorluklar olan,hep bir koşturma hep bir telaş içinde yuvarlanıp, bunları anlatarak yaşam enerjinizi sömüren arkadaşlarınızla sık sık görüşmek istersiniz ki?(hayır,ben öyle değilim,değilim!)İstemezsiniz.işte erkek kısmı da bir süre sonra anne olan kadının hayatındaki zorluklardan ve şikayetlerinden bıkıp,kendilerini dışarı atıyor.Hadi bakalım, bu çözümlemeye sosyologların olsun,İsviçreli bilimadamlarının olsun diyceği bişey varsa çıksın söylesin,hodri meydan!

Peki napıcaz?Düşündüm,sonradan pişman olup başımı duvarlara vurmamak için önlem pakedini açmaya karar verdim ve bu değerli bilgileri de kamu yararına sunmaktan imtina etmiyorum:

1-Şikayet etmek yok.Fakat şikayet etmemek için şikayet sebeplerinden de kurtulmak gerekiyor o yüzden napıyoruz?Hooop,evde vakit alan bazı işleri kocaya paslıyoruz, misal,o gömlekleri ister kendi ütüler,ister ütüye verir,neticede haftanın 5 günü gömlek giyen ben değilim.Ütüsüz gitmek de bir çözüm,tamamen özgür irade.

2-Çocuktan sonra kendimizi çok saldık arkadaşlar, bu kadar bakımsız olunmaz yalnız.Sonra vay efendim neden bu adamın gözü dışarda da bilmemne,100 kilo olursan olur tabi!Ne yapsaydı!Nefis bu,çeker!O halde napıyoruz,diyete başlıyoruz.E tabi diyet kapsamında akşam yemekleri de haşlanmış sebze olucak,envayi çeşit yemek günleri sona erdi."Ama hayatım,bu senin de iyiliğin için,zayıflamamı sen de istiyordun.Hem biliyorsun erkeklerde kalp krizi riski daha yüksek,akşam yemeklerinde sağlıklı beslenerek bu riski minimuma indirmiş olucaksın.Heralde ben haşlanmış brüksel lahanası yerken sen karşımda beef strogonof yiyecek değilsin di mi canım? (bizim evde her gece yemekler böyle çünkü)birbirimize destek olmalıyız,hayat müşterek."(soru:o müşterek hayat nerde allasen?Türk dil kurumuna bu kelimenin anlamı değiştirilsin diye başvurucam)

3-Biz de spor yapmalıyız.Bakınız ileri yaştaki kadınların bir çoğu sporsuzluktan eğri büğrü, virgül gibiyken spor yapan kadınlar dipçik gibi.Neticede yaşlılığımızda birbirimize bakıcaz,bizim elden ayaktan düşmemiz koca kısmının işine gelmez.Ne kadar güçlü olursak o kadar iyi.O yüzden spor şart.E tabi bunun için de vakit lazım,sabahın köründe gitme imkanı olmadığı için de ne yapıyoruz?Akşam gidicez.E akşam gidince evde bir sürü işimiz kalıcak,diyet de olsa bi yemek yapmak gerek,e sonra bi de çocuk için besleyici yemekler yapmak ayrıca şart,o da brüksel lahanasıyla yetinecek değil ya?"hayatım,akşam spora gidicem ama dönünce yemek yapmak için çok geç olacak,gece gece evi soğan kokutmıyım.Sen oğlana yarın için yemek yapar mısın?Yarın portakallı ördek günü,internetten bulursun tarifini.Haydi çıktım beeeeen,muck"

4-Bakımlı olma kapsamına tabi ki el ayak bakımı, manikür / pedikür de dahil.Kakalı body çitilemekten yol yol ayrılmış çatlak çatlak olmuş o elleri tutmak ister mi adam,tutsa parmakları çatlakların içinde kaçıcak diye korkar.Napıyoruz?"hayatım,ctesi günü manikür pedikür randevusu aldım,sen çocuğa bakarsın biraz di mi?"Sonrasında napıyoruz?"e hayatım daha yeni manikür yaptırdım,biraz idare etsin de verdiğimiz paraya değsin bari,şu bulaşıkları makinaya yerleştirir misin?Malum,su deterjan falan zedeliyo elleri,e eldiven kullansam da tabaklar elimden kayıyo biliyosun,kaç tabak kırdım böyle.Bunlar hep bütçemize zarar di mi aşkım?Muck"

5-E bütün gün ev iş bilmemne derken stres oluyoruz arkadaşlar.Çalışmayanlar da hay allah çalışmıyoruz diye stres oluyor falan,bi şekilde stresimiz büyük yani.Bunun için napıyoruz?Fırsat sitelerini araştırıp,mis gibi fırsatlar yakalayıp,minimum 2 haftada bir, kız arkadaşlarla kah hamam,kah spa,kah masaj artık allah ne verdiyse günleri yapıyoruz."hayatım,bu ctesi çocuğa bakar mısın, biz kızlarla spa'ya gidicez.biliyorsun bu aralar çok gerildim,bir de çocuk da büyüdü iyice,kucakta taşımaktan sırtlar omuzlar hep ağrıyor.şöyle bir masaj da yaptırıp,stresimi de atıp yumuş yumuş geleyim.Mutlu anne/eş mutlu bebek/koca di mi aşkım?Hem bak çok ucuz,valla gitmezsen sokaktan çevirip dövüyorlarmış"Bunlar gitmeden önce söylenecekler; döndükten sonraysa "Ayyy vallaha her spa yaptırdığımda diyorum ya,gene bir dünya para verdim ama değdi hakkaten"

6-Adamlar tabi sürekli bir arada olmaktan bunalıyorlar,doğaları gereği biraz yalnız kalmaya ihtiyaçları var.Bu fırsatı vermek lazım, bırakın bir gece yalnız kalsınlar,arkadaşlarıyla yesinler içsinler,sabahlasınlar.Bunlar hep insanı rahatlatır,size daha mutlu olarak dönerler.Ya da siz dönersiniz...."Hayatım,sen bu ara çok sıkıldın farkındayım,biraz kafa dinle.Ben arkadaşlarla haftasonu Çeşme'ye gideyim,sen de doya doya arkadaşlarınla vakit geçirirsin.Aaa ama tabi,hava çok sıcak,oğlan bunalır orda,klimalardan da çarpılıyor biliyorsun(ya da soğuk,bu havada dışarı çıkılmaz işte artık hava şartları neyi gerektiriyorsa bir şeyler söyleyin) o da evde kalsın da düzeni bozulmasın.İnan bana da çok zor geliyor gitmek ama sana iyi geleceğini hissediyorum.Senin için bazı zoruklara katlanmıycam da kimin için katlanıcam sevgilim?Şurda mıydı senin kredi kartın?"

Bakın arkadaşlar,bunları sakın hain intikam planları olarak düşünmeyin.Bütün bunların sonunda ne oldu?Bi kere zayıfladık,spor yapıyoruz,masaja gidiyoruz,vücudumuz dinç,iyi görünüyoruz,kendimizi iyi hissediyoruz mutluyuz ve bunlar elbette ki evdeki çocuklara ve beylere de yansıyor.Bunun yanı sıra,hayatımıza çiş ve kaka temizliği hariç yeni konular girdiğinden,biz de işyerindeki ya da bi şekilde etraftaki kadınlar kadar çeşitli ve hoş muhabbetler yapabiliyoruz ya da spor salonunda gördüğümüz baklavalı delikanlılardan "ay maşallah çok da yakışıklı çocuklar var,işallah bizim oğlan böyle olur.ay o adonisler neydi öyle canım,aa valla deniz de benzesin diye baktım" tadında bahsedip,kendimizi olsun gözlem yeteneğimizi olsun her geçen gün daha bir geliştirdiğimizi gösterip,eşlerimizin gözünde daha ilginç hale geliyoruz.

Çocuktan sonra yıpranmaya başlayan evliliklerimize can gelsin diye bunlar hep.Bakın ne kadar çok iş yaptık,bunlar hep bize yorgunluk aslında ama napalım, bizlere daha iyi bir hayat sağlamak için yeri geldiğinde geceli gündüzlü canlarını dişlerine takarak çalışan eşlerimiz için bazı fedakarlıklar da yapmayacak mıyız canım?İstikamet spa, ileri!



27 Ocak 2014 Pazartesi

İzmir'in kızı,doktoru,hunisi

Doğma büyüme izmir'li olmamla yeminle bir ilgisi yok,ben bu İzmir insanını seviyorum.memleketim diye demiyorum,allahıma bin şükür,hepimiz birbirimizden tuhafız.

Bilen bilir,doğumdan sonra bin türlü müsibet hastalığa sahip oldum,az daha gezeyim tozayım sevdasına geç anne olmanın sonuçları işte(hemen belirteyim,pişman değilim)dallarına göre ayrılmış,rahmetli anneneminkilere bin basacak tahlil/ultrason klasörlerim var,tarihlerine göre dosyalayıp, kendimde bi acaiplik hissettiğimde hemen geçmiş tahlillerimi açıp,"hmmm ts4 te bi bokluk olmuş olabilir"diye kendimce teşhisler koyup,ilgili Dr.umu arıyorum,telefonda konuyla ilgili münazara yapıyoruz falan.Ciddiyim.Gerçi bu işi pek beceremiyorum,en son çok unutkanlaştım,bildiğin gerizekalıdan halliceyim,kesin bende b12 eksikliği var diye Dr.a tahlil yazdırdığımda,bırakın eksiği bi de fazlası çıktı.Adam kibarlığından söylemedi ama,o senin şahsi eblehliğin derecesine baktı bana,utancımdan eksik diye düşünüp vitamin almaya başlamıştım destek olsun diye dedim.Külliyen yalan.Normal insanlarda B12 fazlası olmazmış;kendi ağzınla söyledin işte "normal insanlarda".

Velhasıl gelelim bugünkü dr. ziyaretlerime.Pislik vitiligo yüzünden dermatoloğuma kontrole gittim,tabi mekandan sayfalarca tahlil talepleriyle ayrıldım.Gitmişken çok da eli boş çıkmıyım dedim,bi iğne olmadan Dr.dan çıkılır mı?Benim vücudumdan ayrılıp özerkliğini ilan etmek üzere olan et benimi aldırdım,tartılmadım ama kesin zayıflamışımdır,öylesine bişeydi.Patalojiye göndermek gerekiyormuş,"et ben et bendir nolur nolmaz " dedi Dr. Ve elime içinde et parçası olan bi kutu tutuşturdu.Canım memleketimin canım Dr.uyla akabinde gelişen muhabbet;

G:hemen götürmesem olur mu?ofise dönmem lazım ,yarın götüreyim
Dr.:olur olur,laborantları da acele ettirme,rahat rahat uzun uzun baksınlar.bi gün elinde tutmaya dayanabilirsin di mi?
G:dayanırım tabi canım,yarın sabah götürürüm işte
Dr.:hayır,o yumuşacık et,yeme de akşam....
G:#%++*^???

Yani evet,sakatat seviyorum,beyindir,yanaktır ayırt etmem yerim,ama ben???

Neyse çıktım,elimde taze bağımsızlığına kavuşmuş benim,kan tahlillerimi yaptırmaya gittim.Hoşgeldin beşgittin aa hala mı hayattasın seansından sonra sipralex e başladın mı diye sordu Dr.Haydaaaa.Yok,dedim ya,tamam ev iş çocuk falan zorluyo da daha o reddeye gelmedim.Tayyip'in konuşmalarını dinlemiyorsun o zaman dedi.Yok,dedim valla son dönemlerde dinlemiyorum,sinirlerim bozuluyo.(not:adamla hiç böyle bi muhabbetimiz de olmadı daha önce,nefretimin boyutlarını falan bilmez yani)amcamın meğer sinirden uykuları falan alt üst olmuş,aramış psikiyatrist arkadaşını,demiş durum buyken bu,tayyip'i görünce istem dışı küfrediyorum,psikiyatrist de demiş ki,senin durumunda çok insan var,at geceleri bi sipralex,rahatlarsın.Sonrasında kanım alınana kadar kâh tayyip'e tatlı tatlı küfrettik,kâh Bilal'e saydırdık falan derken iğne mi yapıldı tüp tüp kan mı alındı,hiç anlamadan zaman geçti gitti valla.Faturamı keserken de,"buyrun siz oyalanın"diyip Youtube dan Atatürk'ü övüp tayyip'e giydiren bir video açtı ki,aman aman,o bin tane tahlil için tek tek fatura kesilmesini beklerken geçen can sıkıcı süreç yağ gibi kaydı gitti yeminlen.Son olarak da bana bi kanal tavsiye etti,kenarında lale varmış (kanalın adını bilmiyoruz,Laleli işte) 22:30 da Fethullah çıkıp tayyip'e sallıyormuş,bunlar da ailece çiğdem sipralex tv karşısına geçip mest oluyorlarmış.Adam konuşurken ben de mest oldum yeminlen,az daha konuşalım diye diğer kolumu da açtım,az daha kan al garanti olsun falan dedim ama hipokrat yemini dedi,almadı.

(Doktorların görüntüleri hakkında az çok fikir edinebilesiniz diye gizli kamerayla fotoğraflarını da çekmekten imtina etmedim)


Velhasıl,memleketimin okumuş kesiminde durum bu.Gülse Birsel'in pazar günkü yazısı geldi aklıma;hükümet böyle gidecekse hepimize birer huni dağıtsın diye yazmış.izmir'e bi destekte bulunmuyorlar, bari dağıtacaksa İzmir'den başlasınlar anasını satiim,biz burda hep bir sıyrılmış durumdayız.