Sayfalar

16 Temmuz 2012 Pazartesi

manyetik fırtınanın ailemize etkileri

Sonunda bendeniz ve çekirdek ailem minik de olsa bir tatil yapmayı başarabildik.Ki bu tatilin üzerinden de  halihazırda bir hafta geçti ama ben ancak yazmaya vakit bulabiliyorum,bütün gün feysbuktu,gazeteydi falan derken işte, bi de pinterest çıktı başımıza, vallahi mesai saatinde başımı kaşıycak vaktim kalmadı.Neyse ki markafoni falan tarzı sitelere pek takılmıyorum da yetişebiliyorum yoksa mümkün değil vallahi.Ablamla iş bölümü yaptık(bilmeyenler için açıklama: ablam ve babamla birlikte çalışıyorum ben),o, gün içinde markafoni trendyol tarzı moda sitelerini takip ederken ben de sosyal medyada takılıyorum.Kardeş dayanışması böyle birşey işte!Yine konu karıştı; ne diyordum?Hah, tatile çıktık.Ama asıl anlatacağım bu da değil, asıl konumuz yolda yemek molasında tanıştığımız enteresan bir teyze.

Fethiye'ye doğru seyir halindeyken pek sevdiğimiz Akyaka'da Halil'in Yeri'nde yemek molamızı verdik. Biz mutlu mesut muhabbetteyken bir baktım, bizim tanımadığı kimseyle muhattap olmayıp tanıdıklarına bile zor yüz veren papazefendi,mama sandalyesinde bir gülmeler,bir alkışlar,bir şımarıklık falan tuhaf haller içinde.Meğerse benim arkamda oturan bir teyze varmış da bizim papaza kaş göz yapmaktaymış.Kuul çocuğumuzun bu davranışı karşısında karı koca şaşkınlık içinde kaldık tabi.Sonra üzerinde durmayıp papazefendinin de tatil rehavetine kapıldığına karar verdik.Meğer ne yanılmışız.Rehavet konusunda değil de tanımadığı insana nasıl güldüğü konusunda...Sen bizim papazefendiyle teyze eski dost çıkmasın mı?!?"Nasıl olur" diye kuş gibi cıvıldaştığınızı duyar gibiyim.Merakta bırakmadan hemen teyzenin anlattıklarını nakledeyim.

Efendim, bizim papaz meğerse öyle bildiğimiz gibi bir bebek değilmiş.Seçilmiş birisiymiş kendisi.Bi nevi Neo'ymuş yani.Ki elinde olsun, alnında olsun,gözlerinde olsun bunun işaretleri varmış da biz anlayamamışız."Bakın" dedi teyze"gözlerine bakın.Siz anlamadığını zannediyorsunuz ama o aslında herşeyi anlıyor,sadece henüz konuşamıyor".Bu noktada belirtmeden geçemiycem, ben zaten bu çocuğun bakışlarından şüpheleniyordum ama ben bu bakışları seçilmişliğinden ziyade içindeki chucky'ye yormuştum.Aslında ilk teşhisi yaklaşık 3 aylıkken sevgili arkadaşım Melike koydu ve "bu bebek falan değil,baya bilir bilir bakıyor" dedi,hatta bana çaktırmak istemedi ama biraz ürktü bile sanki.Biz de bişeyler anlamışız yani teyze karşımıza çıkana kadar.Neyse, devam edelim.Teyze devam etti yani.Şu sıralar çok enteresan zamanlardan geçmekteymişiz.Manyetik fırtınanın göbeğindeymişiz.Zaten doğal afetler de o yüzden bu kadar artmış.Buraya kadar normal di mi,bunlarda çok birşey yok.Güneşteki hareketler yüzünden bu tip felaketler olacağını yıllardır söyleyen bilim adamları var neticede,teyze ilk değil.Ama bitmedi.İşte bu felaketler bu çağın kapanışı ve Altın Çağ'ın açılışı olacakmış arkadaşlar.Hem de çok yakınmış bütün bunlar, 15 Eylül itibarıyla artık felaketler zinciri başlayacakmış.İşte benim çocuğum da Altınçağ'ı yapılandıracak insanlardanmış meğerse.Yaaaaaa....Ne sandınız.....Bunca yıl doğurmayarak benim de bi bildiğim varmış, bunu bekliyormuşum meğer.Bi de kızıyordum çocuğa,işin varmış gibi ne uyanıyorsun sabahın 6sında diye.Meğer ne ağır bir sorumluluk varmış çocuğumun üstüne,nasıl uyusun 8lere kadar.Bu anne milleti böyle işte,biri devrim yapıcam der,annesi peşinden sen o devrimleri yaparken terler hasta olursun diye elinde sırtına sokmalık tülbentle koşar,kimi çağ açmaya kalkar,annesi tutturur e-eee vakti,bu saatte kalkılmaz diye....Bi destek ol di mi?Yok!!Neyse efendim,devam edelim. İşte bu Altınçağ insanları 144.000 kişilermiş.Bunlar aynı zamanda Hz.Musa'yla birlikte Kızıldeniz'i geçen ruhlarmış.Bu 144.000 kanka o gün bugün birlikte takılıyorlar, Altınçağ'ın gelişini kah bu dünyada kah başka dünyalarda bekliyorlarmış.Şimdi anladınız mı papazın teyzeyle nerden tanıştığını?Dostlukları meğer çoooook eskilere dayanıyormuş da bizimki eski kankasını karşısında görünce ondan gülücüklere boğulmuş.

Teyze anlattı da anlattı, anlattı da anlattı...Ooooh bizim de bir hoşumuza gitti, çocuk seçilmiş, bize de çok şans getirecekmiş, teyze öyle diyor,biri tatlı tatlı sırtımızı kaşıyormuşçasına bi mutluluk içindeyiz,piyangodan çıkacak ikramiyelerle neler yapacağımızın hayallerini kuruyoruz falan.En azından kontenjandan Altınçağ'a girişimiz garanti.Gerçi bütün bunlar sistemin bir parçası sizinle bir ilgisi yok falan deyince hafifçe bozulduk.Nasıl ilgimiz yok,sonuçta Nedim'den olma Gülru'dan doğma,ne kadar ilgimiz olmayabilir yani!Ama yine de bir havaya girdik, bir şişindik....Yoldan simit alacaktık küçüğe, onu bile almaktan vazgeçiyorduk nerdeyse,adam Kızıldeniz'i yürüyerek geçmiş, Ölüdeniz'de simitle yüzecek, olcak şey mi!!Diye birbirimizi gazlarken gazlarken....Teyze bize cep telefonundan eski aile fotoğraflarını göstermeye başladı ve son bombasını da patlattı; Hz.Muhammed'in 17 yaşındaki halinin fotoğrafını gösterdi!Onu da Hz.Ömer'den almış üstelik!!!!!

Ah be teyze, buraya kadar herşey nasıl da iyi gidiyordu.Bu da bir inançtır, herşeye saygı duymak lazım falan diye anlatılanları hoş karşılamışken,ve hatta inanmak da çok işimize gelmişken....O son fotoğrafı göstermiycektin!!!Biz pılımızı pırtımızı toplayıp yan yan uzaklaşırken teyze arkamızdan hala "iyi koruyun o çocuğu" diye seslenmekteydi.Yürü git sen önce aklını koru!


P.S: Deniz'in günlüğünü de ihmal etmişim bu arada.Bizim seçilmiş dün itibarıyla emeklemeye başladı.Sevenlerine duyurulur.