Sayfalar

23 Ağustos 2017 Çarşamba

Sapiens'le açılan gözler; Tarım devrimi : Bir insanlık dramı

Sapiens diye bir kitap var ya, Yuval Harari yazarı, ,işte ben o kitabı bir okudum, hayatım değişti.Öylesine değişti ki korkudan 2. kitabı olan Homo Deus'u okuyamıyorum, daha da değişikliği kaldıramayabilirim diye.

Diyeceksiniz ki ne değişti?Bi kere şempanzeden gelmişiz.Kısaca hayvanız.O net.Ben zaten evrim teorisine inanan insanım ama taşlar yerine iyice oturdu.Bu konu kafama iyice yerleşince bütün algılarım, bütün bakış açım değişti.Mesela çevrenizde bir olay oluyor, diyorsunuz ya "ya Alla Allaaaaa, bi insan bunu nasıl yapar canım?".Hah, işte o insan değil çünkü.O evrilememiş, kalmış o orda.Benim yaşadığım bir sürü sorunu,dehşeti, hayreti falan çözdü bu durum."Bu kadar da salak olunur mu ama yaaaa???" sorusu benim sıkça sorduğum bir soru.Gerçi son 2 yıldır çevremi bu konuda ciddi anlamda değiştirdim ama yine de sokağa çıkıyoruz, işe gidiyoruz, bişey bişey, illa ki bunu sorma vesilesi oluyordu.Artık olmuyor.Çünkü o kadar salak olunur.Bakınız açıklıyorum:

Tarım devrimi denen laneti artık hangi ahmak çıkardıysa,o zamana kadar, avcı toplayıcı yaşıyormuşuz mis gibi.Bu ne demek?Güçlü ve akıllı olan yaşamını ve soyunu sürdür.Gen aktarımı da böyle böyle geçer,al sana bütün insanlık zeka küpü.Ama işte o zeka küplerinden tembel olan bi kaç tanesi, "aman ya gezmek benim fıtratıma ters" diyip tarım devrimini yapınca bütün insanlığı lanetlemiş.Ondan sonra mis gibi çeşitli beslenip zekanı,yer gök gezip kaslarını ve vizyonunu geliştirirken, gelsin buğdaylar gelsin unlar.Sadece makarna ve börekle beslenen bi insandan neyin zeka kıvılcımını bekliyceksin?Hadi ilk 7-8 nesil önceden gelen genlerle idare edip kurtarmıştır kendisini belki ama sonrası tufan.Üstelik üreme durmuyor.Sonuç olarak özenle korunan caaaaaaanım avcı toplayıcı genlerini bu adamlar ekmek arası yapıp yemişler.Geriye de bir avuç kurtarılmış insan kalmış ki en azından ben olmuşum.



Bir de benim teorime göre evrim sürecinde bir yerde bir kırılma yaşandı.Kimilerinin evrimi durur, kimilerininki devam ederken kimisi de" eaaaaah oynamıcam ben" deyip geri dönmüş.Yani bi noktaya kadar gelmiş, iki ayağının üstüne kalkmış,fiziksel olarak insan görüntüsüne girmiş falan ama sonra ne olduysa,ya çok tembeldi yoruldu,ya mızıkçıydı artık o konuda da bazı teorilerim var ama altyapım hazır değil henüz anlatmaya, ben gelmiyorum dedi, geri döndü.İşte bunlar da çevremizde yaşayan "gündüz insan gece hırt" tabir ettiğimiz, dış görünüşte insan zihinsel ve duygusal olarak bilinçli olarak geri dönmüşler ve muhtemelen şempanzeye kadar gitmişler.Mesela bir arkadaşımızın ex i vardı, adama bakıyosun baya adam.Normal insan yani.Fakat adam yıllarca karısını yanında dahili bellek gibi taşımış,bi nevi yapay zeka yapmış kendine;kadın gidince adamın içinden bişey çıktı.Daha doğrusu adamın içinden karısı çıkınca, adam çoffff diye çöküp sadece görüntüde insan olarak kaldı.Çocukları olduğu için mecburen görüşüyorlar ama kızcağız her görüşmeden sonra ağzımızı ayıra ayıra dinleyeceğimiz hikayeler anlatıyor.Son olarak bir pedagog hikayesi vardı ki ağzımızı ayırmışken gülsek mi ağlasak mı bilemedik.Şöyle ki:Adam geçen seneden beri düzenli olarak pedagoğa gidiyor.Her konuşmada "ben bunu pedagoğa sorarak yaptım" bla bla cümleleri geçiyor.Ortak arkadaşları da aynı şeyi söylüyorlar, "aaa sen hiç merak etme, çocuğu konusunda çok hassas,sürekli pedagogdan fikir alıyor".Kız da iyi bari deyip ses etmiyor.Sonra geçenlerde (işte kadın kısmından korkucaksın) kızımıza dedik ki,ya senin ex'in pedagogluk yaşı da geçti aslında.Zihinsel gelişim olarak o yaşta olabilir ama en azından nüfusta reşit.8-9 aydır düzenli olarak pedagoğa gidiyor da,çocuk hiç gitti mi?Yoo dedi,gitmedi.Peki bu adamı tek başına görüşmeye alan pedegog da demiyor mu ki,beyefendi sizin gerçekten bir çocuğunuz var mı yoksa bir hayal ürünü mü?Belki pedagog da "ay yazık deli bu,kendisini olmayan cocuğu yerine koyuyor demek,bari çaktırmadan bunu tedavi edeyim" falan dedi.Aaa hakkaten olur mu canım, aa olmaz falan derken, kızımız da aramış ex i, ben de konuşmak istiyorum pedagogla diye, almış telefonunu aramış, konuşmuş.Aldığı yanıt "biz o beyefendiyle aylar önce bir kere telefonda konuştuk, o da kendisiyle ilgili bir şey sordu.çocuğunuzla ilgili bir bilgimiz yok".Ex e demiş e böyle böyleymiş.Aldığı cevap " e bir kere konuştuk ya işte"Kızcağız bunu anlatırken artık sinirleri bozulmuş, bir insan gereksiz yere bunca yalanı neden söyler,sadece bana değil,etrafına da yalan söylüyor,bu nasıl insan,yalan alışkanlık mı yaptı demek falan deyince orda dedik duuuuuuuuuuur.Al şu kitabı oku, anlarsın.Adamı suçlama.Büyük ihtimalle ya kökler tarım devrimi sonrası,kafalar hamur, beyninde kıvrımlı duran şey beyin değil spagetti, ya da evrilmeye üşenip geri dönmüş bir soyun devamı,beklentiyi düşük tut.Bak bakalım,ayaklarını çırpabiliyorsa en azından şempanzeden daha geri gitmemiş demektir, bu da birşey.

(yukarıda bahsi geçen kişiyi yanda detaylı açıklamayla görebilirsiniz.)

İşte kitabın faydası bu oldu.Bu tip hikayeleri eskiden duysam oha yani bu ne saçmalık deyip, Kemal Kılıçdaroğlu'na bağlar, böyle bişey olabilir mi ama böyle birşey olabilir mi diye kilitlenirdim.Şimdi ay bizimle gelememiş yazık ne yapsın deyip geçiyorum.Bir de çok merak ediyorum İlber Ortaylı da okudu mu diye?Yazık o adamcağız da çok sıkılıyor bu cehaletlere ahmaklıklara falan, belki bi nebze içine su serpilirdi.Nolur hepiniz okuyun,valla çok güzel olacak.Hem belki sonra hep birlikte evrilemeyenleri az öteye iteklesek de kendi aralarında yaşasalar ne güzel olur diye konuşup, bakarsınız çare bile buluruz.





26 Nisan 2017 Çarşamba

Ben de bir gecede delirmedim

Bildiğiniz X kuşağı bir insanım ben.Bizden önceki nesil,sanıyorum savaş kuşağı falan oluyor kendileri, Türkiye'nin berbat hallerine şahitlik edenler; ha o zamanlar bundan daha beter miydi orası da tartışılır.İşte bu insanlar neler yaşadılarsa artık, travmatik bir kuşak yetiştirdiler arkadaşlar.Türkiye'de şu anda 35 - 45 yaşları arasında olanlar X kuşağı değil; "elalem ne der kuşağı"dır.Fakaaaaaat onun da beteri "beni üzme" annelerinin yetiştirdiği kuşaktır, ki ikisi aynı zamanlara tekabül eder.

Peki bu bunlar kimdir?

Yapılan her hangi bir çocukça davranışın neden yapılmaması gerektiğine dair net bir açıklama yapmayıp, "böyle yaparsan çok üzülürüm" ya da "beni üzme" diye parmak sallayan annelere literatürde "beni üzme anneleri" denir.Hangi literatür mü?Benimki, bu blog benim, var mı bi diyceğiniz?Devam edelim.Mesela benim için komşu teyze evleri, özellikle o evlerin koridorları falan çok hüzünlü yerlerdi küçükken.Çünkü komşu teyze evlerinin uzun koridorlarında oyun oynamaya kalkarsam annem süratle üzülüyordu; anlamadığım bir hüzün vardı o koridorlarda.Keza balkondan bakmak istersem üzülüverirdi annem, hemen "böyle yapıyosun ama çok üzülüyorum" geliverirdi, anne terliğinden bile daha hızlıydı o üzüntü.Ben sokakta üzücü bişey var zannederek büyüdüm yıllarca, neden bu sokakta oturuyoruz madem dışarıda bu kadar kötü şeyler var diye sorguladım hep.Bornova'dan böyle böyle nefret ettim,E sonra Karşıyaka'ya taşındık, baktım annem yine üzgün. Meğerse sorun Bornova'da değilmiş;İzmir'in muhtelif ilçelerinin sokakları üzücü şeylerle dolu demek diye düşünürken çözdüm olayı.Tabi o arada 10 yaşına falan gelmiştim artık.Korkulukların kenarına yaklaşırsam, aşağı da sarkarım ben allah bilir, e sonra tabi ki düşerim, kafam patlar, ambulans doktor hastane derken şanslıysam sakat kalırım,değilsem ölürüm ve annem çok üzülür.Meğerse dışarda üzücü bişey yokmuş, annem başıma gelebilecekleri kurup, bütün bunlar sonunda ne kadar üzülebileceğini düşünüp, kendisi üzülmesin diye benim korkuluğa yaklaşmamı engellemiş.Halbuki 5 yaşında bir çocuğa balkon demirlerinden neden sarkmaması gerektiği kolaylıkla açıklanabilir.Sonra bi de ben karşıdaki ilkokula oyun oynamaya giderken karşıdan karşıya geçmek için soluma sağıma bakamazdım.Ne münasebet.Annem hemen, kim bilir hangi arabayı gözden kaçıracağımı, sonra da onun altında kalıp pestilimin çıkacağını, sonra işte biliyorsunuz, ambulans doktor hastane süreci ve bunların sonunda ne kadar çok üzüleceğini düşünerek öyle aval aval bakınmama izin vermezdi benim.Hayır!Ben yola değil, yukarı, balkona bakardım.Annem balkondan dur ya da geç diye talimat verirdi.Yani bi gün benden yılsa, araba gelirken geç dese, sorgusuzca geçerdim ben, yeter ki annem üzülmesin.Siz denizin kenarında ayakta falan durabiliyor muydunuz mesela?Ben duramıyordum, çünkü deniz kenarında durmam annemi müthiş üzüyordu.Bir anda suya düşebilirdim, bi dalga gelip beni yutabilirdi, uyuyakalır boğulurdum(bunu nasıl yapacağımı hala bilemiyorum ama öyle bir beklenti gelişmiş işte)Bilemiyorum, belki küçükken bir bacağım yoktu da sonradan çıktı, o yüzden sürekli bir yerlerden düşmemden korkuluyordu.Sonuçta benim bütün çocukluğum annemi üzmemekle geçti, zaten dönüp bakınca ben çocuk falan değilmişim ki,öyle çocuk mu olur?Sabah herkesten erken kalksın, annesi üzülmesin diye uyandırmasın, herkes kalkana kadar oyuncaklarıyla sessiz sessiz oynasın, bir de ev ahalisi uyanıp da acıktın mı diye sorunca hayır desin, çünkü evet dersem annem çocuk aç aç oynadı diye üzülebilir, ve benim asli görevim annemin üzülmemesini sağlamak, evet!Benim çocuğum böyle olsa yemin ederim doktor doktor gezerim, bu çocuk gerizekalı mı diye.Bi de bunun üstüne"el alem ne der" var zaten ki, "böyle yapınca ben çok üzülüyorum"la  birleşince ortaya çıkan psikolojik baskı hadronu parçalar.

"Böyle yapınca ben çok üzülüyorum".Bu cümle dünyanın en bencil cümlesi olmaya açık ara aday bence.Bu cümlenin alt metninde direk olarak "ben üzülmiyim de dünya yansın" var."Ben üzüleceğime sen üzül" var.Var da var.Bi zamanlar çok yakın bi arkadaşım vardı, o da aynı böyleydi. "Tamam, yap,tamam sen öyle istiyorsan öyle yap,tamam canım senin istediğin olsun" derken bir yüz ifadesi olurdu,bir anda kendinizi ayaklarına kapanıp af dilerken, allahım ben ne berbat bir insanım ki bu iyi insanı bu kadar üzdüm derken bulur kendinizden nefret eder, o yüz ifadesini bir daha görmemek için ne isterse yapmaya razı olurdunuz.Konu da yemek seçimi falan!Ya da gazeteyi uzun okumak.Çok saçma, biliyorum.


(yaklaşık şöyle bir yüz ifadesi işte)





Tabi ben "beni üzme" yetiştirme ekolüyle büyümüş bir insan olduğum için bilinçaltıma artık ne işlediyse hemen "Üzdüm.Üzdüm işte.Allam yine üzdüm" moduna geçiyordum o zamanlar.-di li geçmiş zamanla konuşuyorum çünkü yaptığımın salaklıktan ibaret olduğunu anladığımdan beri bu tip insanlar mazide kaldılar.Ay üstümden ölü toprağı kalktı yeminle, onu üzme bunu üzme derken ben yaklaşık 38 yıldır sistematik olarak eziyete maruz kalıyomuşum meğer.İnsanın özel hayatında mobbing olur mu ya? Aha bende var.En yakın arkadaşım boşandı, annem "aman kızım,sakın siz evlenmeye kalkmayın, ben çok üzülürüm" deyip süratle kolonyayla bileklerini ovmaya başladı!İnanılmaz bir, olmamışı oldurup, olursa ne kadar üzüleceğini düşünüp, üzülme ihtimalinin düşüncesiyle üzülme hızı.İşte bunlar hep bana baskı, hep bana mobbing.Arkadaşlarla uyuşmayınca sallıyosun bi şekilde de, anne olunca konu zor oluyor.

Velhasıl arkadaşlar; konuyu çoluk çocuk mevzusuna bağlıyım mı?Sakın çocuklarınıza yapmaması gereken bir hareketi engellemek için "beni çok üzersin" falan demeyin.Sonra benim gibi olurlar ki bu yeterince ciddi bir tehdit bence.Bunlara maruz kalmak bir çocuk için ağır bi şey, ben de bi gecede delirmedim.

Not: Maymun gözünü açtı.Kimse üzülmesin diye kendimi üzemiycem.Hepinizi çok pis üzücem olm!

6 Nisan 2016 Çarşamba

Turkiye’de bilincli ailelerin cikmazi:mal gibi yetistirsem daha mi iyi?

 

Memleketin gundemi karma karisikken yine mi coluk cocuk muhabbeti diyceksiniz ama valla bakin hersey birbiriyle cok alakali.

Cocuklarimiz gelecegimiz di mi?Di.Şimdi memlekette ahval ve şerait boyleyken,her zaman soyledigim gibi duzgun cocuk yetistirmek daha da bi onem kazandi.Dogru duzgun cocuk=Dogru duzgun yetiskin=Belki bi sekil kurtuluruz.Ben zaten,az cok biliyosunuz,bu konuda hafif tirlatmis durumdayim.Hafif diyorum zira daha o seviyeye erismek icin 40 firin ekmek yemem gereken nice manyaklar var.Öte yandan basliktaki soru da dan dan beynimde yankilanmakta.Bu sorunun kökü de gecen seneye dayaniyo.Bakiniz anlatayim:

Simdi tabi gecen sene benim picoz daha kucuk.Dış mekan aktivitesi denen sey onun gozunde kedi tekmelemek,yaprak yolmak falan.Ben de konuya ufaktan bi girizgah yaptim:yapraklari yolmuyoruz,onlar canli,nefes aliyolar,efenim iste bizim havamizi temizliyorlar hem senin de biri kafani koparsa boynundan, nefes alamasan hoş mu olur sekliyle gayet mantikli açıklamalarla bu hareketlerin yanlışlığını telkin ettim.Yani nedir,yesili sev dogayi koru.Tabi sonunda herseyi abartmaya bayilan cocuk kismi olarak Deniz sokaktaki cali cirpiyi opmeye basladi.Olsun ya sevsin,iyidir.Buraya kadar guzel.Fakat bi gun parka gittik ki gitmez olaydik.Deniz mutlu mesut salincakta sallanirken bi anneyle kiz geldi.Kiz Deniz yaslarında,anne oturdu banka kitabini okumaya basladi.Ben nasi pis ozeniyorum ama;ulen 3 yasinda cocugunla parka gelip kitap okuyosun.Tamam,ben de tepesinde dikilmiyorum ama gozumu ayirsam ustunden, kimbilir bi daha nerde bulucam,yerinde durmuyo ki bunlar!Sora bu kiz cocugu basladi parktaki taflanlari yolmaya.annesi de bi taraftan kitap okuyo bi taraftan da yan banktaki teyzeye ‘ay bizimki yemek yapicak yine yapraklardan.Çok seviyo yemek yapmayi’diye anlatiyo.Ulen cocuk parki yoldu,zurafa surusu mu besliyonuz evde!Deniz basladi salincakta huylanmaya,kiza bariyo ‘aaakaasiiim aaakaasim yapma onna canni’.Kiz tabi hic sallamadi.Deniz orda kendini yirtiyo ‘aaakaasiiim nefesseini kestin yappakkain’. En son baktim aticak kendini salıncaktan,indirdim asagi.Gitti bi hisim kizin yanina basladi bır bır söylenmeye

Deniz: onna canni, sen onnain nefesleini kesiyosun
Kız:Yemek yapıcam
D:Cannınaı yemiyoyus
K:Kopardım ben onları, öldüler

O an var ya, yemin ediyorum ağır çekim şekliyle aklımda.Kızın ilk ağzını açışıyla ne söyleyeceğini tahmin edip, Deniz duymasın diye kucaklamam,akabinde kızın cümlesini bitirmesiyle birlikte Deniz’in ulumaya başlaması(Yani sahneyi söyle canlandırabilirsiniz gözünüzde, Deniz Bella, kız Bella’ya saldıran Casper, ben Bella'yı kotumaya çalışan Edward.Bildiniz di mi,Yeni Ay’ın ilk sahnelerinden biriydi yanlış hatırlamıyorsam)Ya çocuk ağlamıyor, uluyor,kız Tazmanya Canavarı gibi parkı talan etmeye devam ediyor.Ay kıza bişi desen, o daha küçük, anneye çocuğunuz acaba parktan geriye bişiler bıraksa mıydı ki diycem ama kadın orda şiir kitabı okuyo!Bakın bi de şiir kitabı!Ya sen orda gül ile bülbülün hikayesini okurken bülbül telef olmuş, gülün bütün toprakları işgal altında arkadaş, savaş var arkada!!!Neyse,ben güç bela Deniz’i ikna ettim, gel biz o yaprakları gömelim, bak sonra onların üstünde çimenler, çiçekler çıkacak,bu yapraklar toprağı besleyip çiçeklerin çıkmasına yardım edicekler, çime çiçeğe dönüşecekler falan.Kan revan gözyaşları içinde gömdük yaprakları parkın bi köşesine, ara ara gidip mezarlık ziyaretinde bulunuyoruz.Şu ana kadar orda hala bişi çıkmadı, daha da çıkmazsa gidip sinsi sinsi çiçek ekicem zira Deniz “eee bahaaa da geeeedi, bu yappakka hala yok oootada “ diye söyleniyor.

(soldaki Deniz)



Konuyu nerden baglican memleketin bu haline derseniz;o cocuga 3 yasinda deyip gecmeyin.Bire 10 bahse girerim ki su basimizdakiler de cicek yolup.kedi tekmeliyodu cocukken ve bunlara bisi demeyen analari babalari vardi.Bu çocukcegizler ogreten yoksa ne bilcekler önümüze gelen yaprağın yolunmaması ağaç dallarının kırılmaması gerektiğini falan?Şimdi ya bu kiz iyi yerlerde okuyup yarin obur gun orman bakani olursa napcaz?Ki zaten bakan olmak için eğitime de pek gerek yok.Kendi koklemekle ugrasmicak da kokleticek.Ki tabi yani bu çok naif bi örnek, yani hala çocuklara oyuncak tabanca alınıyo,hala erkek çocuklara kız gibi ağlama deniyo,ya da işin modernize edilmiş kısmıyla 8 aylıkken cep telefonu kullanılabilen bebek çok akıllı addediliyo.Ha canım,akıllı,zeka küpü o,senden benden zeki.Hadi benden neyse de, telefonu el kadar bebenin eline herşeyi geç, bütün radyasyonuyla verdiğine göre,senden garanti daha zeki.Ama işte senin ellerinde kimbilir ne olacak?İşte bu isin memlekete baglanan kismi;anne olarak da ben sunu dusunuyorum.ulen biz bu kadar azinlik miyiz?Öyle gibiyiz sanki.E bu durumda benim oglum buyudugunde şu dalga gecilen bilgic tiplerden olup yalniz mi kalicak?Hadi buyrun bakalim, Türkiye’de yaşayan az buçuk bilinçli ebeveynlerin büyük çaresizliğine hoş geldiniz.

15 Mayıs 2015 Cuma

Durum Değerlendirmesi:Başarının bir tık uzağındaki hayatlar

Herşeyi unuttuğum gibi,yeni yıl kararlarımı da unutmuşum ya ben.Geçen gün aklıma geldi, bir bakayım dedim.Ayyyy, hiçbirini gerçekleştirememişim:(

1-Fazla kilolardan kurtulmak:Allaha şükür, hiçbir eksiğim yok.Yani hiç anlamıyorum; çabalamıyor da değilim.Bir kere zihinsel faaliyetlerim acaip yerinde.E tamam, bu başlı başına yeterli olmalı zaten.Benim beynimden bahsediyoruz burada, kıvrım kıvrım,Kaş-Kalkan arasındaki o 26 km lik kıvrık yol, benim beyin kıvrımlarımın yanında 5 gidiş 5 geliş otoban gibi kalır.Ama ona rağmen olmaması esef verici.Hayır üstelik de  gittim, yoga matı aldım, spor ayakkabılarımı yeniledim,acil durumlar için trekking ayakkabısı aldım,taytlarım t-shirtlerim.... Kol/bacak ağırlıklarım, dumble larım, pilates lastiğim, hepsi tamam.Ayıptır söylemesi sporcu donu sütyeni bile aldım.Sonra spor yaptıktan sonra sağlıklı / proteinli smoothieler yapmak için blendır aldım.Smoothielerim için avokado, ananas, keten tohumu  bile aldım!Ve tüm bunlara rağmen incelemiyorum! Bilmiyorum, acaba bunlara bakmak yeterli değil mi,bir de kullanmak mı gerekiyor?Ay onca para verdikten sonra bir de kullanmak için emek harcamak çok saçma değil mi?Belki de hala bir pilates topum ve çemberim olmadığı için zayıflayamıyorum, onları da tamamlayıp tekrar deneyeceğim.

2-Mutlu olma mevzuu: Bu konuda biraz yol katedebildim gibi.Az az da olsa daha olumlu düşüncelere falan başladım.Ara ara kendimi Allah'tan daha belanı mı istiyorsun falan diye telkin ediyorum.Şimdi böyle okuyunca,çok uygun bir telkin cümlesi olmamış belki de ama..Dürüst olmak lazım,sağlığım yerinde,karı koca iş güç sahibiyiz,pek de tatlı bir oğlumuz var.İzmir gibi bir memlekette yaşıyorum yani gerçekten daha belamı mı istiyorum?Tamam hayatım evden işe işten eve geçerken, ve bu iki mekan hariç uğradığım yerler market ve çocuğun okulunun ötesinde geçmezken İzmir'de yaşamakla Kayseri'de yaşamak arasında ne fark var onu da bilmiyorum ama...Yani İzmir'de yaşıyorsun ama hakkını veremiyorsun, bir konsere bir tiyatroya mı gittiğim var Allahaşkına, haftasonlarımı Kordon'da güneşe karşı ayaklarımı uzatarak mı geçiriyorum ev işleri yaparak mı?Aaa ama İzmir'in ev işi de bir farklı oluyor canım,İzmir'de evinin işi bile deniz kokar.Tozu midye dolma,tuvaletleri bahar geldiğinde enginar kokar.Çok matah çünkü İzmir'de yaşamak, benimki gibi bir hayat yaşarken.Of işte mutlu olmak konusunda biraz daha çalışmam gerekiyor, Daha tam olumluya dönemedim.Tam olumlu olacağım, bir gülme geliyor :)Neyse az az demiştim zaten, "az ama sık aralıklarla"yaptım mı, oldu bu iş.

3-Gezme tozma kararı:Hı hı.Nassssıılllll gerçekleştirdim yarabbiiiim, gezmelere doyamıyorum inanın.Bir kere her gün Bostanlı - Alsancak arasında bir panaromik şehir turu yapıyorum, üstelik de vapurla.Sonra bir kere Urla'ya gittim.Aaa bir kere de Çiçekliköy'e gittim.4,5 ayda daha ne yapacaktım acaba?Siz daha farklısını mı yapıyorsunuz?Düşünüyorum düşünüyorum.....Evet, daha ne?Bu kararımı kesinlikle uyguluyor sayabilirim kendimi, sene sonuna kadar bir de Tekirdağ'a gidebilirsem al sana Avrupa seyahati.Yalansa yalan diyin.Hem bir de Konya'ya gittim!Evet, bu çok önemli,şehir dışı seyahatimi de yaptım mı, yaptım.Ve hatta İstanbul'a da gittim, evet.Gerçi Konya'dan dönerken aktarma için gittim.Onda da THY sağolsun, öküzler gibi rötar yaptığı için aktarmayı kaçırıp havaalanı otelinde kaldım ama olsun, siz neticeye bakın.Ne biçim gezdim, sabah kahvaltıya Konya'da gece geç çorbasına İstanbul'dayım vuhuuuuu.Tamam bu kararımı gerçekleştirme konusunda çok iyi gidiyorum bence.

Eee tamam ya, o kadar da kötü değilim aslında.Başarı oranımı %50 sayabilirim.E kilo konusunu da belli ki kısa bir sürede çözeceğim, en azından yazarken hatamı anladım, ekipman eksiklerim var hala.Mutlu olmak için de çabalamaya devam ediyorum, haftasonu mesela, Bolluk Bereket Festivali'ne gittim.Orada evrene mesaj göndermeye gönül vermiş arkadaşlar tarafından nasıl oturduğum yerden evrene mesaj vere vere paraya boğulacağımı öğrendim, hemen size de anlatayım.Gözünü kapatıyorsun,zihninde bir çanta açıyorsun (büyük olsun) sonra oraya para yağdığını hayal ediyorsun.Bu kadar işte.Hayal ederken kağıt paraları 200 EUR luk banknotlar halinde hayal ederseniz daha iyi olur, sonra bir yanlış anlaşma olup da 5 kuruşla dolmasın çantanız.Doğru düzgün hayal edin, benden biliyorsunuz sonra.Neyse,bu çanta doldurma işini başarırsam zaten mutlu olma işini de kısa sürede hallederim.Şimdi böyle çanta doldurma işi falan deyince banka soyacakmışım gibi oldu ama yani gerçekten böyle anlattılar.Eh, gezme konusunda zaten bir eksiğim yok gördüğünüz gibi. Tamam ya, bir şey kalmamış, bir kaç ay bekleyin, bütün eksiklerimi tamamlayıp çıkacağım karşınıza ve yılbaşı kararlarını gerçekleştiren ilk insan olarak tarihe geçeceğim, hakkımda başarı hikayeleri yazılacak.Gezmekten fırsat bulabilirsem size de bilgi vereceğim kesin.Bakın size über bir olumlu düşünce örneği,isteklerimi yapabileceğime öyle bir inanmışım ki diğer şeylere vaktim olacak mı diye düşünüyorum.A ben oldum artık, gidip bir iki magazine demeç vereyim.

21 Nisan 2015 Salı

En garantili akıl ve ruh sağlığı bozma yöntemi:Çocuk

Bugünkü sıkıntım çoluk çocuk içeriyor,aman işim olmaz çoluk çocuk muhabbetiyle diyenler için şikayetlerimi dinlemeye başlamadan önceki son çıkış.

Biz bu çocuğu yapamadık arkadaşlar.Tipi falan güzel allaha şükür ama çocuğumla evlenicek değilim zaten,nasıl olsa her anne gibi çirkin de olsa ben onu güzel sanıcaktım(bilmiyorum belki de tanıyanların arasından şu anda bizimkinin tipini düşünüp bana gülenler de olabilir tabi, bu da bi ihtimal).Ama huyunun güzel olmadığını kendi evladın da olsa anlıyosun işte.Ya tam dedik, 2 yaş sendromu bitti, ne güzel bi kaç ay rahat geçti,arada olan arızaları da e o kadar da olucak canım çocuk bu dedik,üstünde durmadık ama adam son dönemlerde yine çığrından çıktı.Delicesine küsmeler ve huysuzlanmalar içinde sürekli.Bi de ben zaten hiç trip mrip çekemeyen insanım,hayatta en nefret ettiğim insan tripli insandır, işte istemediğin ot burnunda bitiyo.Daha ne oldu demeye kalmadan bir "hıh" sesi eşliğinde kollarını kavuşturup,burnunu havaya dikip uzaklaşıyo adam.Eskiden iyi kötü neden küstüğünü anlıyodum, şimdi gözümün üstünde kaşım var diye mi küsüyo,3 gün önce salladığım parmak mı aklına geliyo nedir anlamıyorum ki.Evde küstüğünde valla ne yalan söyliyim, oh biraz bi susar da kafa dinlerim diye ilgilenmiyorum,"küsmek kötü bi hareket annecim, biz birbirimize küsmüyoruz,konuşarak anlaşıyoruz,madem küstün salona git,küsmen bitince gelirsin" diyorum.Bi taşla iki kuş, bi kere tribal insan bence evlat olsa sevilmez ki buyrun söz konusu olan evlat ve bu durumdayken sevilmiyor.Ayrıca araştırmalarıma göre yaptığım hareket doğru ve son olarak da biraz sessizlik yahu!Ama adam gidiyor diğer odaya,rahat vericek değil ya,bakıyor ki ilgilenen yok,bu sefer yan odadan başlıyor seslenmeye "hııh".Benden hala tepki yok."Hııııııh".Senden hıhsa benden de ı-ıh anasını satiim.Bu sefer gelip kapı önünde dikiliyor "hııııııh".Ay hani küsücektin de rahat edicektik iki dakka, böyle hıh hıh diye diye iyice bi sinir bozucu oluyor sapık gibi yani bu sesler nedir ya?Bi de dışarda küsmesi de tehlikeli olmaya başladı,parkta oynuyo mesela,bir süre sonra "hadi gidelim" diyorum,sen misin diyen,ne ara salıncaktan attın kendini aşağı da hıııh eşliğinde koşmaya başladın?Kalıcak bi arabanın altında, töbe yarabbim,sokakta olmuyor tabi öyle küsersen küs oh ben de mis gibi kafa dinlerim demek.Hadi ben başlıyorum tribalin peşinden koşmaya,bak işte hayatta büyük konuşmıycaksın.Nolursa olsun neticede kalkıp bana trip atan bi insanın peşinde hem duygusal hem de fiziksel olarak koşar hale düştüm mü?Düştüm.


Öyle böyle bir şekilde idare ediyoruz derken söylediğim gibi bu tavırlar kaprisler iyice arttı ve çekilmez hale geldi.Yetmezmiş gibi bi de yanına en ufak bir uyarıda (yemin ediyorum uyarı yani minicik, önüne bak düşüceksin tarzı falan) "benim hiç annem kalmadı artıııııııııııaaaaaaak" nidalarıyla sümük tükürük gözyaşları birbirine karışarak ağlama huyu eklendi.Ay kesicem kendimi,Femme'in hatunları gibi soyunup koşucam sokaklarda.Ya oğlum,benim hiç annem kalmadı ne demek, sen beni pazardan alıyordun da tezgah mı kapandı?İnsan gibi ağla bari.Beni sevmiyo musun artık de ne bileyim bana kızma de....Ay insan şüpheleniyo ,ben yokken, babasıyla başbaşayken falan bu evde neler dönüyo?Ne bileyim, belki de benden önce, aralarda gördüğü kimliği belirsiz bi kaç anneyi delirtip kaçırdı, ben de kızınca,allah şimdi bu da gidecek buyur işte kaldık sana annesiz diye mi paniğe kapılıyor?Ay bak şimdi,bu açıdan bakınca da iyice bi içim şişti.Aaa,ama dur,babam kalmadı diye ağladığına göre demek ki bu mantık doğru değil.Burdan da geldik yine bizim çocuğun mantıksız manasız konuşmasına.Yok, bu olmadı bu,huysuz yaptık biz bunu.Bi de insan karşısında "anneem kalmadııııeeeeeaaaa" diye ağlayan çocuğu avutamıyor da, ne diyim yani,oğlum bak en azından bi tane annen şimdilik cepte,delirtip olanı da kaçırma mı diyim?Ki bu cümle karşısında kurulabilecek en mantıklı cümle bu olur.Of,yazarken şişiyorum, bi de sabahın 6:30unda hortlayıp babasının işe gittiğini ya da gitmek üzere olduğunu anlayınca başlayan "benim babam kalmadıııııııeeeeaaaaa" ağlamaları var ki yani gerçekten biraz daha devam ederse atıcam kendimi pencereden.Birileri bu çocukların genetik kodlarına,bilinçaltlarına falan sabahları insanların daha bir tahammülsüz olduklarını,cinnete daha meyilli olduklarını ve ebeveynlerin de insan olduğunu bir şekilde işlemeli.Bi kere ben kendimi bildim bileli uyandırılmaktan nefret ettim, alarm sesinden nefret ettim ama hadi alarm çaldığında bile insan yatakta bi kaç dakka geriniyo falan yine bi hoşluk oluyo.Ben nasıl uyanıyorum sabahları?"benim babam kalmadııııeeeaaaaaaa".Üstelik de normal uyanmam gereken saatten takriben 1 saat önce.1 saat!!!Hay sesin babana da sana da, babayı bilmem ama böyle giderse zaten anne kalmıycak,o kesin.Ki zaten şu anda da sadece görüntü olarak varım,içim yavaş yavaş çürüyo.

Bu konuda bi fikri zikri olan varsa insaniyet namına bi işin ucundan tutsun.Biraz daha bu şekilde güne başlamaya devam edersem biraz sessizlik, biraz huzur uğruna evi barkı terk edip çöp konteynerlarında falan yatmaya başlıycam,düşünün artık halimi.Terrible two dur geçer dedik, horrible three dir olur dedik ama gerçekten bir fucking four a tahammülüm yok.Bakın şuraya yazıyorum, eğer bu çocuk biraz daha böyle devam ederse litaratüre "god damn 37" diye bi sendrom sokucam,ahanda dediydi dersiniz.

16 Nisan 2015 Perşembe

Orta Yaş Bunalımından Nasıl Çıkılır, Vol.2

Bu cilt bakımı maceramız geçen yazıda bitti sanıyorsanız, fena halde yanıldınız.Dedim size,yaşlanmıycem uleyn!

Geçen gün yeni bir güzellik merkezine gittim cilt bakımına.Bu sefer para verdim hem de, www.yakalaco.com dan aldım, 20 TL de para verdim üstelik,sanmayın ki beleş.Neyse girdim içeri,biraz bekledim falan filan,tabi beklerken boş durmuyor oradaki arkadaşlar,"hmm yüz ovalinde hafif sarkmalar başlamış, ilerlemeden durdurmakta fayda var.size özel bir tedaviyle 10 seansta 7-8 yaş gençleştirebiliriz". Vaaay, harika teklif.Zaten benim için ideal yaş o.Ne kadar yapıcan ablacım bunu?E size özel kampanyamız var, 1.100 TL.Hadi tamam dedim, yaptın da sonra ben o parayı verdikten sonra bi daha yaşlanmak istemem artık.Aaaa olmaz dedi, bi kaç ayda bir yinelemek lazım, ona da size özel kampanya yaparız, toplu bir paket alırsınız, 10 seans 1.000 TL.Harikaymış da ben bi kere o parayı versem,cildim gençleşir belki ama kederimden içim çürür.Cıks,Neyse, düşünürüz falan dedim,geçtim bakım alanına(!).Ohh yatıyorum güzelce, yine bi takım sevdiğim hareketler, kremlemeler, yıkamalar,yağlamalar falan, mutluyum.Sonra kızcağız buhar seansına başladı,verdi yüzüme buharı verdi yüzüme buharı, ben çıkayım ara ara gelir bakarım dedi gitti.Ben şu şekil yatıyorum.

Ay o buhar benim yüzüme geldikçe geldikçe,zaten kremlenme fasıllarında mayışmışım, sen ben iyice bir bayıl, bir kendimden geç...Ama hakkaten kendimden geç,yani bir anlık içim geçti ve nerdeyse yattığım yerden düşmek üzereyken toparladım kendimi.Hadi bu sefer aldı beni bi panik;tamam insan mayışır falan da benimki baya kendimden geçmek.Bunlar bana buhar ayağına bayıltıcı gaz veriyo olmasınlar, ondan sonra bi açmışsın gözünü ki buzlu küvettesin,dalak böbrek gitmiş.Saçmalama doğru düzgün bi yerdesin falan diyorum kendi kendime ama kız geri gelene kadar uyursan ölürsün diye tekrarladım içimden.Neyse, biraz daha yağlanıp kremlendikten sonra işim bitti çıktım, arkadaşımla buluşucaktım, gittim buluşma mekanına.Bu sefer de üstümde bir miskinlik, bir ölü toprağı,bayıldım bayılıcam.Zavallı kızcağıza da üzerimdeki miskinliği bulaştırdıktan sonra hiç yapmadığımız şeyi yapıp erkenden evlere dağıldık ama ben o eve nasıl gittim, dolmuştan inip 15 adım nasıl yürüdüm bilmiyorum.Gider gitmez hiç kasmıyım kendimi dedim,yattım zıbardım, saat baya 21:30 falan.Ya sabahı sabah ettim yemin ederim.Kabus görüp imdat diye ciyak ciyak bağırarak mı uyanmadım,rüyayla gerçeği birbirine mi karıştırmadım.Elli kere kan ter içinde kalıp üst baş değiştirdikten sonra sonunda attım üstümden ne illetse de kendime geldim.Ya böbreğimi falan duruyo ama buhar diye başka bişey mi verdiler naptılarsa artık resmen zehirlendim ben,cilt bakımında zehirlenen ilk insan olarak da kayıtlara geçerim.

Bu da bana ders oldu böylece.Öyle bilmediğin yerlerde cilt bakımıymış da bilmemneymiş diye antin kuntin işlere girmiycem.Canımı sokakta bulmadım.Hem bi cilt bakımına gidiyosun, nolcak ki,en iyi bakımın etkisi ne kadar sürücek sanki.Yok, ben bu maceradan vazgeçiyorum,ve direk cerrahi müdahaleye gidiyorum.Görüşürüz

25 Mart 2015 Çarşamba

Ortayaş Bunalımından Nasıl Çıkılır Vol.1

Ortayaş bunalımının dibindeyim.Dangur dungur konuya daldım ama hiç vaktim yok, yolu yarıladım zaten,ben bu satırları yazıp bitiresiye kadar yanaklarım omuzlarıma kadar sarkabilir.Ya da ne bileyim, parmaklarım kireçlenir yazamam falan,giriş gelişme sonuç yapacak durumda değilim,girmiyorum,dalıyorum herşeye artık.Allahım, kendimi çok kötü hissediyorum,bir zamanlar günlük konuşmalarımda geçen kelimelerin bir çoğu "akşam""eğlence"bar""dans" vs vs iken şu anda "ph değeri""ciltteki kalojen dengesi""elastikiyet kaybı" "Q10" falan olmaya başladı;kendimi tokatlayasım var!Çok ciddi bir biçimde yüzümün gözümün buldog kıvamına gelmeye başladığına kafayı takmış durumdayım, dudak kenarımdaki çizgiler bi bende var bi fred çakmaktaş'ta, gıdı zaten gıdı değil,pelikan,burnumla dağları devririm,ya bunlar şimdiden sarkmaya başlarsa ben az daha yaşlanınca indirimlerden ayakkabı değil çalı süpürgesi alırım artık.

Böyle böyle dehşete düşüp aynalardan soğumaya başladım fakat o da çözüm değilmiş.Arayı soğuk tutup mecburen ara sıra baktığımda da tokat yemiş gibi oluyorum, hani insan her gün bakınca nolursa olsun kabullenmek istemese de alışıyor görüntüsüne.Haftada bir bakınca aaaiiiiyyy, allah kahretsin seni,ki etmiş zaten,bi de bu halde insan içine çıkıyorsun,işe mişe gidiyorsun,ay iyice bi tiksiniyorum kendimden bu sefer.Ben olsam beni yolda görünce taş atarım.En iyisi yine ben her gün aynaya bakayım da olabildiğince kaşımı gözümü falan düzelteyim dedim,hadi bu sefer de insanın eli bir değmeye görsün,şimdi de anti-aging kremler,mimik düzelticiler,kaş yapıcılar,göz çıkarıcılar derken kremlenmeye başlamamla yatmam arasında yarım saat geçiyor.Hayat böyle de nasıl geçecek bilemedim,zaten vakitsizlikten yakınırken bir de bu eklendi hayatıma,tabi ben yine hayıf hayıf hayıflanıyorum.

Neyse ki benim hakikaten çok şahane arkadaşlarım ve ablam var, her zaman her şartta bana destek oluyorlar, sadece akşam yemeği, alışveriş eşlikçisi, iyi gün dostu değiller,ortayaş bunalımına mı girilecek,gir.Hoop, beni yalnız bırakmamak için hep birlikte biz danaya girer gibi girdik ortayaş bunalımına.Nasıl deli divaneyiz ama, oramızı mı gerdirsek,botoks mu yaptırsak, ay şekerim akşam yürüyüşe gelemem,masajım var, sen benle yogaya gel de yeni çıkan oksijen tedavilerinden bahsedelim falan kıvamında, tammmm bunalımın hakkını veren kadınlara döndük.Neyse derken benim bu canım arkadaşlarımdan biri bize güzeeeeel bir cilt bakımı almış,ben tabi herşeye geç kalan insan olarak sonradan gidebildim.Ya yemin ederim dünyam değişti.Mekan zaten beeelllliii bi muhitte beeeelllii bi mekan.İçeri girince mis kokular, tatlı tatlı cıvıldayarak karşılayan hatunlar falan.Neyse ben yattım bi masaya, ay nası mutluyum,zaten çok severim biri beni kremlesin,oramı buramı çeksin itsin kaktırsın falan,sonradan mekanın sahibi olduğunu öğrendiğim kadınceğiz de mis gibi maskeler falan yapıyor derken derken hayatımı kökünden değiştiren soruyu sordu "burnunuz estetik mi?"!!!???!?!?! Hayır, ben öyle yüksek sesle kahkaha atabilen bi insan da değilim, içime içime gülerim,telefonda biri bi espri yaptığı zaman karşı taraf telefonu kapattım sanıyor ama ben orda gülmekten perişan olmuş oluyorum da ses yok.Ben tabi bu soru karşısında kendimce delicesine kahkahalar atmaya başlayınca kadıncağız tıkandım sandı.Bilmeyenler için gülme sebebimi açıklıyım, gerçi yukarıda da biraz bahsettim ama....Bizim ailede direk olarak Fatih Sultan Mehmet soyundan geldiğimize dair bi inanış var ve bu inanışın tek sebebi benim burnum.Yani diğerlerini bilmiyorum ama ben kesin o soydan geldim.Olmadı Kanuni soyundan.Hiç olmadı Barbara Streisand'la bir akrabalığım var.Ve bana burnunuz estetik mi diye soruldu,üstelik de bir güzellik uzmanı tarafından!!!!Hı hı,estetik, çok güzeldi,nazar değmesin diye kırdırıp kemer yaptırdım,ay nasssssıl rahatım şimdi.O dakkadan sonra tabi benim cilt bakımım falan yalan oldu, tam yapılan maskeler esnasında gülmekten mimik çizgilerimin içine maskeler dolup iyice çizgileri yüzüme kazıdı,beton atıldı.Kadınceğiz neden bu kadar güldüğümü bi türlü anlayamadı ama ben seans boyunca anlatıp durduğu "şimdi cildinize vitamin veriyoruz, şu bu vitaminleri şuna buna etkilidir"leri dinleyemeyip için için güldüğümden ne yaptılar ne ettiler hiç bilemiyorum.Ama bildiğim tek şey var ki, o salondan çok mutlu ayrıldım.O kadar ki nerdeyse 10 seanslık ozon mu oksijen mi ne tedavisi, bir yıllık cilt bakımı pakedi falan almak üzereydim ki son anda ayıldım.Allahtan ki ayıldım.Bilemiyorum, belki bu da bi satış tekniğidir, tabi benim gibi bi insana burnunuz estetik mi diye sorulunca o gazla güzellik merkezini falan komple almaya kalkışabilir.Neyse ki kredi kartımın limiti yok:D

(profil fotoğrafım,temsili fakat sakallar hariç gerçeğe çok yakın)

Yani bu cilt bakımı çok güzel bi şeymiş arkadaşlar, gitmeyenlere şiddetle tavsiye ederim.Belki yüzümde gözümde harikalar yaratmadı ama cilt bakım uzmanı sağolsun,haayatımda büyük fark yarattı.